Kalp sağlığınızı korumak elinizde

Yazar:   Tarih:   Kategori: Alternatif Tıp 

Her yıl milyonlarca kişi kalp-damar hastalıkları nedeniyle yaşamını yitiriyor. Yanlış beslenme, hareketsiz yaşam ve sigara tüketimi bu ölümlere neden oluyor. Kötü kolesterol LDL yüksekliği, hipertansiyon, sigara, diyabet ve obezite gibi önemli risk faktörlerine karşı önlem alarak kalp damar sağlığı koruma altına almak mümkün.

İşte kalp sağlığını korumanın püf noktaları…

SAĞLIKSIZ BESLENME
Günümüzde, sağlıksız beslenme şeklinin kalp damar hastalığı üzerinde olumsuz etkilerinin olduğu artık kesin olarak biliniyor. Diyetin etkisinin araştırıldığı, agresif yağ kısıtlamasının uygulandığı çalışmalarda, ölümlerde yüzde 30-60 oranında azalma sağlandığı tespit edilmiş. Yine araştırmalara göre; doymuş yağdan fakir, lif, antioksidan, tekli doymamış yağ ve balıktan zengin beslenme tipi bizi koroner damar hastalıklarından koruyor. Omega-3 yağ asitleri içeren besinler de pıhtı oluşumunu azaltıp damar genişletici etki yapıyor. Yapılan birçok çalışmada, balık tüketimi ile kalp damar hastalıkları sonucu gelişen ölüm arasında ters orantı olduğu ortaya konulmuş. Yani beslenme şekli sadece kan yağları üzerinde değil; kan basıncı, obezite, insüline bağımlı olmayan diyabet ve pıhtılaşma sistemi üzerinde de etkili oluyor.

Ne yapmalı?
Kalp sağlığınızı korumak için taze sebze, meyve, balık ve lifli gıdalardan zengin beslenmeyi tercih etmelisiniz. Total yağ tüketiminiz diyetinizin yüzde 30’unu geçmemeli. Doymuş yağ tüketimini yüzde 7-10 ile sınırlandırmalı, çoklu doymamış yağ tüketimini yüzde 10, tekli doymamış yağ tüketimini ise yüzde 10-15 civarında tutmalısınız. Trigliserid düzeyiniz yüksekse alkol kullanmayın, değilse yine de alkol tüketimini kısıtlayın. Günlük tuz alımını da 6 miligram ile sınırlandırın.

HİPERTANSİYON
Hipertansiyon, kalp damar hastalığına birkaç mekanizma üzerinden etkili oluyor. Damar iç yüzeyi bozukluğu hipertansiyonun erken evrelerinden itibaren ortaya çıkıyor. Hipertansiyon; damar içi yüzeyindeki genişlemeyi azaltıyor, hücrelerde yağ birikimini kolaylaştırıyor, akışkanlığı bozuyor, kireçlenmeyi artırıyor, istenmeyen hücre ve pıhtı birikimini kolaylaştırıyor. Kan basıncı ile kardiyovasküler risk arasındaki ilişkinin sürekli olduğu yapılan birçok çalışmada gösterilmiş. Şişmanlık ve fiziksel aktivite azlığı gibi diğer risk faktörlerinin de bu risk artışına katkıda bulunduğu tespit edilmiş. Tedavi ile sistolik ve daystolik kan basınçları 13 – 16 mm Hg düşürüldüğünde, inme riskini yüzde 38, koroner olayları ise yüzde 16 oranında azaltmak mümkün oluyor. Tedavide genç, orta yaşlı veya diyabetik hipertansiflerde hedef kan basıncının 130/ 85 mmHg altında, yaşlı hipertansiflerde ise 140/90 mm Hg altında tutulması hedefleniyor.

Ne yapmalı?
Yaşam alışkanlıklarınızda yapacağınız değişiklik, hipertansiyonu tek başına kontrol edebileceği gibi ilaç gereken durumlarda ise dozun azaltılmasına da olanak sağlıyor. Bunun için; ideal kilonuza ulaşın, tuz alımını 6 miligram ile sınırlandırın, fiziksel aktivitenizi artırın, sigara içmeyin, alkol tüketimini kısıtlayın, günde 50-90 mmol potasyum alın, doymuş yağ ve kolesterol alımını sınırlandırın, yeterli kalsiyum ve magnezyum alın.

SİGARA
Önlenebilir risk faktörlerinden en önemlisini oluşturan sigara ile kardiyovasküler hastalıklar arasında sıkı bir ilişki mevcut. Araştırmalar Türk erkeklerinin yüzde 50’sinin, kadınlarının yüzde 20’sinin sigara kullandığını ortaya koyuyor. Özellikle Türk kadınlarının sigara tüketimi giderek artıyor! Sigara, damar iç yüzeyinde kolesterol ve yağ-kireç birikimini kolaylaştırıyor. Kan fibriinojen konsantrasyonunu yükseltiyor, pıhtı hücrelerinin tepkilerini artırıyor ve kan akışkanlığını bozuyor. Aynı zamanda damar tonusunu ve elastikiyetini de bozuyor. Bunların yanı sıra iyi huylu kolesterolü (HDL) azaltıyor ve kötü huylu (LDL) kolesterolün damar duvarındaki zararlı etkisini kolaylaştırıyor. Bir hipoteze göre de, sigara dumanı ve içindeki bazı maddeler mutajenik bir etki göstererek damar düz kas hücrelerinin aşırı artışına ve damarın içine doğru birikimine yol açabiliyor. Miyokard enfarktüsü geçiren hastaların sigaraya devam etmeleri halinde tekrar kriz geçirme riski de yüzde 22 – 45 oranında artıyor. Kronor bay pas nedeniyle ölüm oranı ise sigaraya devam edildiği takdirde iki kat artıyor. Sigara ile koroner arter hastalığı arasındaki ilişki süreklilik arz ediyor ve risk doza bağımlı olarak yükseliyor. Yapılan araştırmalarda, günde 1-14 adet sigara içen erkeklerde kalp damar hastalığı oluşma riski 1.7 kat ve günde 25 üzeri içenlerde 2.6 kat daha yüksek bulundu. Günde 1-4 adet sigara içenler kadınlarda ise relatif risk yüzde 1.9 kat; 14-24 adet sigara içenlerde 4.3 kat ve 25’ten fazla sigara içenlerde 5.4 kat arttığı gözlendi. Sigara dumanına maruz kalınan pasif içiciliğin oranı da yüzde 40 kadar yüksek rakamlarda seyrediyor. Bu da pasif içicinin her 10 sigaradan 4’ünü içmiş sayıldığını gösteriyor.

Ne yapmalı?
Sigaranın bırakılmasıyla kardiyovasküler risk yaşlı hastalarda bile hızla düşmeye başlıyor. Bir yılın sonunda yüzde 50’ye kadar azalan risk, 10 yıl kadar bir sürenin geçmesiyle kalp hastalığı açısından giderek kayboluyor. Dolayısıyla sigarayı en kısa zamanda bırakmayı ihmal etmeyin.

DİYABET
Diyabet, sağlığı ciddi boyutlarda etkileyerek geriye dönüşümü olmayan hasarlara yol açabiliyor. Kalp sağlığını olumsuz yönde etkilemesi de diyabetin neden olduğu sorunlardan sadece birini oluşturuyor. Diyabetli hasta en sık myokard enferktüsü gelişmesi sonucu yaşamını yitiriyor. Diyabet damar duvarının esnekliğini bozuyor, hücre birikimi ile artışına neden oluyor, pıhtılaşmayı artırıyor ve damar iç yüzeyindeki hücre hasarını kolaylaştırıyor. İyi kontrol altında olmayan diyabette tipik olarak hipertrigliseridemi ile beraber iyi huylu kolesterol (HDL) düşüklüğü bulunuyor. Bununla birlikte, kontrol dışı tip 1 ve tip 2 diyabette Lp(a) düzeyi bozuklukları da oldukça sık görülüyor. Koroner arter hastalıklarından ölüm oranı tip 1 diyabetlilerde 3 – 10 kat, tip 2 diyabetlilerde erkekse 2 kadınsa 4 kat artıyor.

Ne yapmalı?
Açlık kan şekerinizi 120 mg/dl ve glukoz hemoglobini de yüzde 7’nin altında tutmaya özen gösterin. Kan şekerinizi kontrol altına almak için sağlıklı beslenmeye özen gösterin, ideal kilonuza ulaşın, haftada en az üç gün 30’ar dakika düzenli egzersiz yapın sigara içmeyin ve alkol tüketimini de kısıtlayın.

HAREKETSİZ BİR YAŞAM
Günümüzde teknolojinin sunduğu otomobil, yürüyen merdiven ve asansör gibi imkanlar nedeniyle gün geçtikte daha az hareket etmeye başladık. Oysa, fiziksel aktivite azlığı ve fizik kondisyon yetersizliği kalp hastalığının oluşumunda önemli bir risk faktörünü oluşturuyor. Ülkemizde Türk Kardiyoloji Derneği tarafından yapılan “Tek harf” çalışmasında fiziksel aktivite ve total kolesterol düzeyleri arasında tersine bir ilişki saptanmış. Araştırmaya göre, düzenli ve doğru egzersiz yapılması, kap damar hastalıkları nedeniyle oluşan ölümlerde yüzde 23 oranında azalma sağlıyor.

Ne yapmalı?
Kadiyovasküler riski azaltmak için haftanın üç günü en az 30 dakika hareket etmeye özen gösterin. Ancak herhangi bir yakınmanız olmasa bile, egzersiz uygulamalarına başlamadan önce mutlaka bir doktor kontrolünden geçin.

OBEZİTE
Kalp sağlığınız için ideal kilonuzu korumaya özen göstermeniz gerekiyor. Çünkü yapılan çok sayıda araştırmalara göre şişmanlık, kalp hastalığının oluşumunda önemli bir risk faktörü. Yağın karın bölgesinde toplanmasıyla karakterize yağ birikimi, koroner arter hastalığı riski açısından daha büyük önem taşıyor. Beden kitle indeksi (kilo /metre olarak tanımlanan boyun karesi) ile ölüm arasında önemli bir ilişki mevcut. Artmış bel / kalça oranı yani abdominal obetize, koroner arter hastalığı riskini özellikle artırıyor. Beden kitle indeksinin 25 kg / m2 altında olması normal kabul ediliyor. 25 – 30 kg / m2 arası kilo fazlalığı, 30 kg / kg ise obezite olarak değerlendiriliyor. Erkeklerde 0.9, kadınlarda ise 0.8 altındaki bel kalça oranı normal kabul ediliyor.

Ne yapmalı?

İdeal kilonuzu korumaya çalışın. Şişmansanız, fazla kilolarınızdan doktor kontrolünde, bilinçli bir diyet ve egzersiz programıyla kurtulun. Diyet yaparken dikkat etmeniz gereken nokta, kilolarınızı yavaş yavaş ve zamanda vermeniz. Unutmayın ki hızlı verilen kilolar yine hızlı bir şekilde alınıyor.

PSİKOSOSYAL STRES
Yapılan araştırmalara göre kronik stres vücut direncini kırıyor ve pek çok hastalığa adeta davetiye çıkarıyor. Kalp damar sistemi de çağımızın sorunu stresten nasibini alıyor. Psikososyal stresin düzeltilmesinin koroner olaylara olan etkisini ölçmek ise stresin ölçüm ve değerlendirme zorluğu nedeniyle oldukça güç. Ancak yine de psikolojik stres, öfke ve depresyonun kalp damar hastalığı riskini artırdığı yapılan çalışmalarda bildirilmiş. Özellikle enfarktüs sonrası, hastalarda depresyon ve stres azaltıcı girişimlerin yararlı olduğu düşünülüyor.

Ne yapmalı?
Stressiz bir yaşam hepimizin hayali hiç kuşkusuz. Bu isteğimize kavuşmak zor olsa da imkansız değil. Siz de sürekli stres altındaysanız, öncelikle sizi sıkıntıya sokan nedenleri düşünün. Bu sorunları ortadan kaldırmakta güçlük çekiyorsanız bir uzman yardımı alabilirsiniz. Masaj, yoga ve meditasyon gibi çeşitli teknikler de sakinleşmenize yardımcı olabilir.

DİĞER RİSK FAKTÖRLERİ
HDL Kolesterol: HDL kolesterolün ateroskleroz gelişiminde koruyucu bir rolü var.
Dolayısıyla düşük HDL, yani 35 mg/dl altındaki HDL değeri önemli ve bağımsız bir koroner risk faktörünü oluşturuyor.

Trigliserid: Hipertrigliseridemi, kalp damar hastalığı oluşumunda tek başına çok fazla risk teşkil etmiyor. Ancak hipertrigliseridemi ve buna sıklıkla eşlik eden düşük HDL, insülin direnci, küçük yoğun LDL ve karın çevresi genişliği koroner arter hastalığı için risk oluşturuyor. Uzmanlar trigliserid seviyesinin 150 mg / dl veya daha aşağısında tutulması gerektiğine dikkat çekiyorlar. Kilo kaybı, kalori kısıtlaması, alkolün azaltılması ve fizik aktivitenin artırılması ile trigliseridleri düşürmek mümkün olabiliyor.

Fibronojen: Yapılan çalışmalar sonucunda fibronojen düzeyinin koroner serebrovasküler hastalıklarının gelişiminde risk faktörü olduğu tespit edilmiş.

Hiperhomosisteinemi: Aterosklerotik damar hastalığı için 15 (molt/üzeri plazma homosistein düzeyleri yeni bir bağımsız risk faktörü olarak tanımlanmış. Bu düzey üzeri homosistein bulunanlarda 5 yıl içinde miyokard enfarktüsü geçirme riski yüzde 3 / 4 kat arttığı ortaya konulmuş.

Lipoprotein (a): Genetik olarak belirlenen lipoprotein (a) Lp (a) yüksekliğinin erken miyokard enfarktüsü ve inme için önemli bir risk faktörü olduğu biliniyor. Artmış Lp(a) düzeyleri özellikle birlikte artmış LDL düzeyleri de bulunuyorsa, kalp damar hastalığı için önemli bir risk faktörü oluşturuyor.

Enfeksiyon: Chlamydia pneumoniae başta olmak üzere, bazı enfeksiyon ajanlarının ateroskleroz gelişimine yol açabileceğine dair bazı bulgular varsa da bunun anlam ve klinik sonuçları hakkında yeterli veri mevcut değil.

Yüksek duyarlı CRP: Son yıllarda yapılan çalışmalarda hs-CRP yüksekliğinin kalp damar hastalığı ve kardiyak olaylar ile ilişkisi yapılan çalışmalar sonucunda gösterilmiş. CRP değerinin (küçük yazılacak) 0.7 mg /L olması normal kabul ediliyor ve bunun üzerindeki değerler riski artırıyor.

Kalp sağlığınızı korumak elinizde adlı konuya yorum yapmak ister misin? Etiketler

*

*

Yorum yapmak ister misin?

Acilservis.pro - Hakaret, imla kurallarına uymayan ve konu ile alakasız yorumlar kesinlikle onaylanmayacaktır.