Endüstriyel balıkçılık
Açıkça görülüyor ki, her gün daha fazla insan, sayısı giderek daha da azalan balıklar için birbiriyle yarışıyor ve denizlerimizdeki kriz büyüyor.
Hedefdışı Avlanma
Modern balıkçılık son derce savurgan bir teknik. Her sene balık ağları 300.000’in üzerinde balinayı, yunusu ve domuz balığını öldürüyor. Birçok canlının yaşamı bu ağlarda son buluyor. Üstelik bazı avlanma yöntemleri canlılarla birlikte yaşama alanlarını da yok ediyor. Örneğin dip tarama yöntemi bütün eski derin-deniz mercan resiflerini ve diğer hassas ekosistemlerini de yok ediyor.
Haksız avlanma
Kuzeydeki ticari avlanma alanları çöktükçe, avlanma giderek Afrika ve Pasifik’e kaydı. Kanunları ihlal ederek fiilen balık çalan bu korsanlar, dünyanın en fakir bölgelerinin besin gelirini ve güvenlik ihtiyacını hiçe sayıyor, yasal avlanan filolar ise karlarının çok küçük bir kısmını Afrika ve Pasifik ülkelerine bırakıyorlar.
Balık yetiştiriciliği
Akua kültür (surünleri yetiştiriciliği), deniz ürünleri endüstrisinin geleceğini oluşturacak gibi görünüyor. Ama karides yetiştiriciliği, belki de içlerinde en zararlı, acımasız ve sürdürülebilir olmayan endüstri dalı. Mangrov ormanlarındaki ve kara alanlarındaki yıkıma ve balıkların katledilmesine sıkça tanık oluyoruz.
Somon balığı yetiştiriciliği ise adeta yetiştiriciliğin bir çözüm olmadığını kanıtlıyor. 1 kg somon balığı yetiştirmek için 4 kg somon kullanılıyor.
Küresel ısınma
Okyanuslar ve barındırdığı canlılar, küresel ısınma ve iklim değişimi tarafından, geri dönülemez bir biçimde etkilenecek. Bilim insanlarının açıklamalarına göre küresel ısınma, deniz suyu sıcaklığını arttırarak su seviyesini yükseltecek ve akıntı yönlerini değiştirecek. Etkileri çoktan hissedilmeye başlandı bile. Bütün deniz canlıları ve balıklar, sıcaklıkların yükselmesine bağlı olarak risk altında ve değişen koşullarda hayatta kalamayacaklar. Örneğin su sıcaklıklarındaki yükselmenin çok geniş mercan alanlarının ağarmasına ve ölmesine neden olacağı düşünülüyor.
Kirlilik
İnsanın denizlere etkilerinden en önemlilerinden biri de kirlilik. En göze çarpan ve aşina olduğumuz ise tanker kazalarının neden olduğu petrol kirliliği. Petrol kirliliği, etkilerinin büyüklüğü ve çarpıcılığına rağmen, denizlerimize diğer kaynaklardan dökülen toplam kirletici miktarının yanında çok küçük kalıyor. Bu kaynaklardan bazıları; şehirlerin kanalizasyonları, endüstriyel atıklar, iş kazaları, patlamalar, denizlere dökülen çöpler, madencilik, zirai pestisitler, kullanılmayan ısı kaynakları ve radyoaktif atıklar.
Denizlerimizi savunuyoruz
Denizlerimiz konusunda köklü değişikliklerin yapılması gerekiyor. İnsan aktivitelerinin sürdürülebilir olmasını, başka bir deyişle çevreye zarar vermeden, bugünün ve gelecek nesillerin ihtiyaçlarının karşılanabilmesini sağlamamız gerekiyor. Bu yüzden hükümetlerin denizlerimizin % 40’ını deniz rezervi olarak ayırmaları gerekiyor. Deniz rezervleri, kum, çakıl ve başka mineraller gibi cansız kaynaklarla beraber, bütün canlıların da, zararlı verici etkilerden korunduğu deniz alanları olarak tanımlanıyor.