ET YEMENİN TEHLİKELERİ NELERDİR

Yazar:   Tarih:   Kategori: Genel Sağlık 

EkleBunu Sosyal Paylaşım ButonuEkleBunu RSS Ekle Butonu


ET YEMENİN TEHLİKELERİ NELERDİR
Eskimoların yaşamları ortalama 27,5 yıldır. Çünkü genellikle et ve yağlı besinler tüketirler. Aynı şeyi Kırgızlar için de söylemek mümkündür. Nadiren 40 yaşını geçerler. Bunun yanında etle beslenmeyen Otomi kabileleri (Mexico yerlileri), Amerika yerlileri, Pakistan’daki Hunzalar üzerinde yapılan araştırmalar sonucunda bunların uzun yaşadıkları ve sağlıklı oldukları belgelenmiştir. Dünya sağlık istatistikleri, en çok et tüketen toplumların en yüksek kalp-damar hastalıkları ve kanser hastalıkları oranına sahip olduklarını gösterirken, bunun yanında vejetaryenlerde ise hastalık oranının çok düşük olduğunu açıklamıştır.
Zehirlenme
Kesim öncesinde ve kesim sırasında ölüm korkusundan dolayı ürkmüş hayvanın biyokimyasal yapısı derin değişikliğe uğrar. Böylece açığa çıkan toksik ürünler tüm bedene yayılarak hayvanın bedenini zehirli hale getirir. Şiddetli öfke veya korku gibi değişik duygulanımların hormonal değişmeler yarattığı bilinmektedir. İnsanda meydana gelen bu biyokimyasal değişimlerin aynısı hayvanlarda da rastlanır. Kesimevinde hayvanın diğer hayvanların öldürülmesine tanık olması snucunda adrenalin hormonunun artmasına neden olur. Salgılanan bu hormon hayvanın bedeninde kalır ve besin olarak kullanıldığında insanın dokularını ve zihnini olumsuz etkiler. Amerika Beslenme enstitüsüne göre “Hayvan eti toksik kan ve öteki atık yan ürünlerle yüklüdür.”.
Kanser
Yapılan incelemeler, vejetaryenler (50.000 vejetaryen incelenmiş) arasında her tür kanser vakasına çok düşük oranda rastlanmış. Kalifornia’da Mormonlar üzerinde yapılan araştırmalar sonucunda Mormonların %50 oranında daha az kansere yakalandığı gözlenmiş. Çünkü Mormonlar, çok az et yerler. Et yiyenlerin kansere yakalanma riskinin yüksek olmasının sebebi, kesimden bir kaç gün sonra hayvan eti gri-yeşil bir renge dönüşür. Et endüstrisi nitritler, nitratlar ve benzer koruyucular kullanarak bu renklenmeyi maskelerler. Bu maddeler eti kırmızı renkli ve taze gösterir ama bu maddelerin çoğu kanserojendir. Amerikan ve İngiliz bilim adamları et yiyenlerle vejetaryenlerin bağırsak bakterileri arasında belirgin farklar bulmuşlar. Et yiyenlerin bağırsağındaki bakteriler, sindirim salgıları ile reaksiyona girerek kansere sebep olan kimyasal maddeler üretir. Buna örnek, Hindistan gibi vejetaryen ülkelerde bağırsak kanserine çok az rastlanırken Kuzey Amerika ve Batı Avrupa gibi çok et yenen yerlerde çok rastlanmasıdır. İngiltere ortalamasının %20 üzerinde et tüketen İskoçya, dünyanın bağırsak kanseri oranının en yüksek görüldüğü yerlerinden biridir.
Kimyasal Diyet
Doğada uzun bir beslenme zinciri vardır. Et, besin zincirinin en üst noktası olarak tanımlanmıştır. Bitkiler hava, güneş ışığı ve su ile beslenirler. Hayvanlar bitkilerle, büyük hayvanlar ve insanlar ise daha küçük hayvanlarla beslenirler. Bütün dünya, günümüzde zehirli kimyasal gübreler ve ilaçlarla doludur. Bu zehirler, bitkileri yiyen hayvan ve insanların vücuduna geçer. Hayvanların otlardan aldıkları zehirler ve ilaçlar, vücutlarına yerleşir. Böcek öldürücü olarak kullanılan kimyasal bir madde olan DDT de bu zehirlerden biridir. DDT çok kullanılan, çok zehirli bir maddedir. Kısırlık, kanser ve ciddi karaciğer hastalıklarına sebep olur. DDT ve benzeri ilaçlar hayvanların yağ dokularına yerleşir ve bu ilaçların parçalanarak bedenden atılması çok zordur. Böylece hayvanların otlardan aldıkları bu kimyasal maddeler atılmayarak vücutlarına yerleşir. Bu hayvanlar yenildiğinde de aynı madde yiyenin vücuduna da geçer. Besin zincirinin en son halkasını oluşturan insan da bu durumdan fazlasıyla payını alır. Iowa State Unıversity’de yapılan deneylerde, insan bedenindeki DDT’nin önemli bir kısmının etten geldiği anlaşılmış. Çünkü, vejetaryenlerin vücudundaki DDT yoğunluğu et ile beslenenlerinkinin yarısından az olduğu saptanmıştır. Eti için beslenen hayvanların gelişmelerini hızlandırmak için hayvanlar zorla beslenmekte, hormon enjekte edilmekte, iştah açıcılar verilmekte, antibiyotikler, sedatifler ve kimyasal besin karışımları yedirilmektedir. The New York Times, “Tüketicilerin sağlıklarını tehdit eden daha büyük potansiyel tehditler vardır. Bunlar salmonella tipi bakteriler, pestisit, nitrat, nitrit, hormon, antibiyotik ve diğer izinsiz ve gizlice kullanılan kimyasal madde artıklarıdır” (18 Temmuz 1971) diye yazmıştır. Bunların çoğunun kanser yapıcı maddeler olduğu bulunmuştur. Araştırmalar, ette bulunan bu kimyasal maddelerin sonuç olarak hamile kadınlara, anne karnındaki bebeklere ve küçük çocuklara büyük zararlar verdiğini göstermiştir. Bu nedenle hamile kadınlar, yeni doğacak çocuklarının zihinsel ve fiziksel sağlıklarını korumak için beslenmelerine özellikle dikkat etmelidirler.
Hayvan Hastalıkları
Hayvan üreten çiftliklerin, hayvan fabrikalarına dönüşmesiyle, birçok hayvan gün ışığını göremez olmuş ve yaşamlarını acımasız çevre şartlarında, ızdırap içinde ve vahşice geçirmeye başlamıştır. Chicago Tribune’nun bir makalesinde, yüksek ürün veren bir tavuk çiftliği anlatılmıştır. Tavuklar, ilaçlarla uyarılarak zorla beslenmiştir. Küçük kafeslerde doymak bilmez bir şekilde yer, asla hareket edemez ve temiz hava alamazlardı. Büyüdükçe hareket etmeye başlarlar ve her seferinde bir kat aşağıya inerlerdi. En alt kata ulaştıklarında da kesilirlerdi. Böyle bir doğa dışı uygulama, tavukların biyokimyasını bozuyor, doğal alışkanlıklarını da yok etmektedir. Bu yaşam şekli hayvanlarda habis tümörlerinin gelişmesine ve diğer şekil bozukluklarına neden olmaktadır. Hayvan kanserli ya da bedeninin herhangi bir yerinde tümör olsa bile çoğu kez kanser olan kısım kesilerek, bedenin diğer kısımları toksinler ve hastalıklarla dolu olduğu halde et olarak satılmaktadır. Amerika’da kesilmiş hayvanların rutin olarak kontrol edildiği bir yerde göz kanseri olan 25.000 sığırın biftek olarak satıldığı saptanmış. Bilim adamları hastalıklı bir hayvanın ciğerinin balıkların beslenmesinde kullanıldığında balıkların da kansere yakalandığını kanıtlamışlardır. Et uzmanlarından başka hiç kimse kesilen hayvanlarda ne kadar ciddi hastalıkların bulunduğunu bilemez.
Kalp Hastalığı
Kalp rahatsızlıklarına, ABD, Kanada, Batı Avrupa ve Avustralya gibi yüksek oranda et tüketilen toplumlarda oldukça yaygınken, et tüketiminin çok düşük olduğu toplumlarda bu hastalığa daha az rastlanmıştır. Eti dolaşım sistemi için bu derece zararlı yapan sebep nedir? Hayvan etindeki kolesterol gibi yağlar, insan bedeninde tamamıyle çözülemez ve kan damarlarının iç duvarında birikmeye başlar. Sürekli birikim sonunda damarların içi giderek daralır, kanın rahat hareketi zorlaşır. Bu tehlikeli duruma “Damar sertliği – arteriosklerosis” denir. Kanın tıkanmış, sertleşmiş ve daralmış damarlardan pompalanabilmesi için daha çok güç sarfeden kalbe ağır bir yük biner. Sonuç olarak yüksek tansiyon, çarpıntı ve kalp krizleri meydana gelir.
Kokuşma
Hayvan kesildiğinde bedenindeki proteinler pıhtılaşmaya başlar ve kendini bozan enzimler açığa çıkar. Hayvanın ölümünden kısa bir süre sonra “ptomain” gibi doğa dışı maddeler belirir. Bu maddeler nedeniyle hayvan eti, balık eti, tavuk eti ve yumurta çok hızlı bir biçimde parçalanır ve kokuşur. İnsanın sindirim sistemi eti tam olarak sindirebilecek şekilde evrimleşememiştir. Etin insan vücudunu terk etmesi 5 gün sürer (Vejetaryen besinler için bu süre 1,5 gündür). Bu sırada çürüyen et, sindirim organları ile sürekli temas halindedir. Bu durumda et ile beslenme, kalın bağırsakda zehirli bir ortam yaratarak bağırsak bölgesini vaktinden önce eskitir.
Böbrek Hastalığı, Gut, Artrit
Et yiyen kişilerin bedenine yüklediği en belli başlı atık madde (nitrojen bileşikleri olan) üre ve ürik asittir. Araştırmalar, et yiyenlerin böbreklerinin etten aldıkları nitrojen bileşiklerinin zehirlerini gidermek için vejetaryenlerinkinden üç kat daha fazla çalıştığını göstermiştir. İnsan yaşlandıkça bu ürik asit bedende birikmeye başlar ve gut, romatizma, artrit gibi acı verici rahatsızlıklar çıkar. Ürik asit sinirlerde birikirse sinir iltihabı ve siyatik meydana gelir. Son zamanlarda birçok doktor, hastalarına et yemeyi tamamen kesmelerini ya da azaltmalarını tavsiye etmektedirler. Öte yandan kuruyemiş, fasulye, tohumlar ve süt ürünlerinden sağlanan proteinler, ete kıyasla daha saftır.
Yetersiz Boşaltım
Et yiyenlerin ortak şikayeti, yetersiz boşaltımdır. Çünkü sindirim sistemimiz etle beslenmeye göre yapılanmamıştır. Et insanın sindirim sisteminden, tohumlar ve vejetaryen besinlerden dört kat daha yavaş geçer. Bu nedenle et ile beslenenlerde kronik kabızlık genel bir rahatsızlıktır. Araştırmalar, sağlıklı bir boşaltım için hacim ve liflerin sadece düzenli bir vejetaryen diyet ile sağlanabildiğini göstermiştir. Çünkü et, lifler açısından çok zayıftır. Sebzeler, tohumlar ve meyveler, etin tersine nemlilik sağlar ve kolay geçiş için hacim oluşturur. Vejetaryenler, beslenmelerinde doğal besin liflerini bol bol alır ve bu maddelerin hastalıktan koruyucu özelliklerinden yararlanırlar. Son araştırmalara göre doğal lifler apandisit, divertikulit, kalın bağırsak kanseri, kalp hastalıkları ve aşırı şişmanlığı belirli oranda önleyebilir.

addthis_pub = ‘YOUR-ACCOUNT-ID’;
addthis_logo = ‘http://www.addthis.com/images/yourlogo.png’;
addthis_logo_background = ‘EFEFFF’;
addthis_logo_color = ‘666699’;
addthis_brand = ‘Your Site’;
addthis_options = ‘favorites, email, digg, delicious, myspace, facebook, google, live, more’;

EkleBunu RSS Ekle Butonu


ET YEMENİN TEHLİKELERİ NELERDİR adlı konuya yorum yapmak ister misin? Etiketler

*

*

Yorum yapmak ister misin?

Acilservis.pro - Hakaret, imla kurallarına uymayan ve konu ile alakasız yorumlar kesinlikle onaylanmayacaktır.