Diyabet

Yazar:   Tarih:   Kategori: Hastalıklar 

Diyabet, pankreas adlı organın yeterince ya da hiç insülin yapamaması nedeniyle ortaya çıkan bir durumdur. insülin olmadan vücudunuz dışarıdan aldığınız besinleri gerekli biçimde kullanıp enerjiye çeviremez.

* Beslenirken aldığınız değişik gıdalar üç temel tipte besin öğesi içerir.
– Karbonhidratlar (makarna, ekmek, şeker)
– Yağlar (tereyağı, margarin, ayçiçek yağı vb.)
– Proteinler (kırmızı et, tavuk, kurubaklagiller)

Yediğiniz besinler çoğu zaman aldığınız gıdaların bileşiminden oluşur. Kıyma soslu bir makarna ve yanında bir kase yoğurt yediğinizi varsayalım; makarna ile karbonhidrat, sos ve yoğurt ile de yağ ve protein almış olacaksınız. Vücudunuzda gerçekleşen olaylar sonucunda, aldığınız gıdaların tümü daha küçük parçalara ayrılır ve enerji olarak kullanılmak üzere hücrelere taşınır. karbonhidratların diğerlerine göre biraz daha farklı bir yanı vardır. Karbonhidratlar, insülin salgısını en çok artıran yiyecek grubudur.

Yenilen karbonhidratlı besinler sindirim sisteminde şekere (glukoz) dönüşür ve emilerek kana geçer. İnsülin olmazsa emilen şeker hücre içine alınıp kullanılamaz ve kan şekeri yükselir. Yediğiniz insülin salgısı hiç yoksa ya da yok denecek kadar az ise tip 1 diyabetten söz edilir. İnsülin miktarı veya etkisi yetersiz ise tip 2 diyabet ortaya çıkar. Bunların yanısıra gebelikte ortaya çıkan gestasyonel diyabet ve diğer özel diyabet tipleri de vardır.

* Tip 1 diyabet
Eğer pankreas hiç insülin yapamıyorsa tip 1 diyabet ortaya çıkar. Yaklaşık olarak her 10 diyabet hastasından 11inde tip 1 diyabet vardır. Genellikle genç yaşta ortaya çıkar ama bu bir kural değildir.
Tip 1 diyabet gelişimi açısından kimler daha yüksek risk taşırlar?
Yakın akrabalarında (anne, baba, kardeş, çocuk), tip 1 diyabet olan kişilerde, ailesinde tip 2 diyabetli olanlarda, gebelik sırasında diyabet ortaya çıkan kişilerde tip 1 diyabet gelişme riski daha fazladır.

* Tip 1 diyabetin nedenleri:
– Tam olarak bilinmese de bu konuda birkaç neden olabileceği düşünülmektedir.
– Tip 1 diyabet vücudu virüslere ve bakterilere karşı koruyan doğal savunma sisteminin, pankreasta insülin yapan hücreleri yabancı hücreler gibi algılaması ve tahrip etmesine bağlıdır.
– İnsülin üreten hücrelerin %801i ortadan kalktığında hastalığa ait belirtiler de ortaya çıkar.
– Tip 1 diyabetli kişinin pankreası
– Bunun dışında bazı ailelerde diyabete yatkınlık vardır. İnsülin olmadığı için kan şekeri yüksek kalır. Ağızdan alınan ve insülin salgısını uyaran ilaçlar bu durumda işe yaramaz, çünkü insülin üretecek hücre yoktur. İnsülini dışardan vermek gerektiğinden bu hastalar insülin kullanmak zorundadırlar.

* Tip 1 diyabetin belirtileri nelerdir?
insülin olmadığında besinler enerjiye dönüşemediğinden vücut depoladığı yağ ve kas dokusundan şeker yapmaya çalışır. Bu işlem sırasında keton cisimcikleri denen atık maddeler ortaya çıkar ve kanda birikerek ketoasidoz denilen tehlikeli duruma neden olurlar. Keton cisimcikleri kanda belirli miktarın üstüne çıktığında değişik belirtiler ortaya çıkar.
Bunlar:
– Bulantı
– Kusma
– Karın ağrısı
– Derin soluk alma
– Ağızda aseton kokusu
– Baygınlık hissi, dalgınlık
– Kilo kaybıdır.

* Kan şekerinin yükselmesine bağlı olarak da aşağıdaki belirtiler görülebilir:
– Sık ve bol idrara çıkma
– Sıvı kaybı
– Susama, ağız kuruması
– Ciltte kuruluk

* Tip 2 diyabet
En sık görülen diyabet tipidir. Gençlerde de görülmesine rağmen sıklıkla 40 yaş üstü insanlarda ortaya çıkar ve hastaların önemli bir kısmı şişmandır. Çoğu zaman çok geç fark edilir, çünkü belirtiler pankreastaki hücrelerin en az yarısı işe yaramaz hale gelinceye kadar kendisini göstermez. Ya da ilerleyen yaşla birlikte araya giren ateşli bir hastalık, ani ve hızlı kilo alınması, gebelik ve ameliyat gibi nedenlerle belirtiler ortaya çıkabilir. Tip 2 diyabetliler, tıbbi beslenme tedavisi ve egzersizin yetersiz kaldığı durumlarda hem ağızdan alınan ilaçlarla hem de insülin ile tedavi edilebilirler.

* Kan şekeri nasıl yükselir?
Şeker insülin sayesinde hücrelere girebilir.
Tip 2 diyabetli hastalarda kan şekeri yüksekliğinin iki nedeni vardır.
1) insülin salgısı yetersizliği
2) insülin direnci
İnsülin direnci, kanda yeterince insülin olduğu halde etkisini gösterememesidir. Hücrelere taşınamayan şeker kanda birikir. K,an şekeri böylece yükselmiş olur.

* Tip 2 diyabet riski kimlerde daha fazladır?
Ailesinde diyabet olanlar, şişman kişiler, 4kg’dan ağır bebek doğuran kadınlar ve stresli işlerde çalışanlarda risk daha yüksektir. Ayrıca kronik pankreas iltihabı, pankreas tümörleri ve ameliyatları ve bazı hormon hastalıkları da diyabete neden olabilir.

* Tip 2 diyabetin belirtileri
– Yorgunluk. Hücreler gerekli enerji olmayınca işlerini daha yavaş yapabilirler ve vücutta güç kaybı olur.
– Çok yemek yemek ve açlık hissetmek Hücreler gerekli enerjiyi alamadıklarından beyine sürekli besin alması için uyarı gönderirler. Ancak çok yemek yenmesine rağmen kilo kaybı olur. Çünkü vücut aldığı besini insülin olmadığından kullanamaz, vücuttaki yağ ve protein depolarını kullanmaya başlar.
– Sık ve bol miktardaidrar yapmak Kanda biriken şeker belirli seviyenin üstüne çıktığında idrarla birlikte şeker de atılmaya başlar. Böbrekler şekeri atmaya çalışırken beraberinde fazlasıyla sıvı da kaybeder.
– Ağız kuruluğu ve çok su içmek. Kaybedilen su nedeniyle susama merkezi uyarılır ve hasta su içme ihtiyacı hisseder.
– Sık sık ateşli hastalıklar geçirmek. Bağışıklık sistemi iyi çalışmadığı için sık enfeksiyon gelişir. iyileşmeyen ve tekrarlayan mantar enfeksiyonları tip 2 diyabetin bir belirtisi olabilir.
– Ellerde ve ayaklarda karıncalanma ve uyuşma
– Kan şekerinin sürekli yüksek kalması sinirlerde harabiyete neden olur.
– Görme bulanıkllğı
– Kan şekerindeki değişiklikler göz içi sıvısının da yoğunluğunu değiştireceğinden görmede bulanıklık olabilir.
– Cinsel sorunlar. Kan şekerinin sürekli yüksek kalması cinsel organlara ait damar ve sinirlerde de hasara neden olur.
– Yaraların geç iyileşmesi. Yaraların tamiri için doku ve savunma sistemindeki hücrelerin düzgün çalışması gerekir. Ancak tip 2 diyabette bu süreç yavaşlamıştır.

* Diyabet hastalığına nasıl tanı konur?
Diyabet hastalığının tanısı, hastalığın belirtileri ve kan şekeri ölçümleri birlikte değerlendirilerek konur.
Normal açlık kan şekerinin 100 mg/dl’nin altında olması gerekmektedir. Açlık kan şekeri, en az 8 saat açlık sonrası ölçülür.

* Aşağıdaki durumlardan herhangi biri varsa diyabet tanısı konur:
1)Günün herhangi bir vaktinde ölçülen kan şekerinin 200 mg/dl’nin üstünde olması ve diyabete ait belirtilerin olması.
2)Açlık kan şekerinin 126 mg/dl veya üstünde olması.
3)75 gr. glukoz çözeltisi kullanılarak, Dünya Sağlık Örgütü kuralları ile yapılan şeker yükleme testinden (OGTT: Oral glukoz tolerans testi) sonraki 2. saaatte kan şekeri düzeyinin 200 mg/dl veya üstünde olması
* Gizli şeker nedir?
Bir kişinin kan şekeri düzeyi normalden yüksek olmasına karşın, diyabet tanısı koymaya yeterli yükseklikte değilse bu durumda kişi gizli şeker hastası olarak tanımlanır. Bu durumdaki kişilerin gün boyu kan şekerleri normaldir ve diyabetin klasik bulguları görülmez. Gizli şeker, kişinin tip 2 diyabete yakalanma riskinin arttığını gösterir. Bu kişilerde kalp ve damar hastalıklarına yakalanma riski 1,5 kat daha yüksektir. Bir uyarı olarak gizli şeker ciddiye alınır ve kişiler yaşam tarzı değişikliklerini gerçekleştirebilirlerse diyabetin ortaya çıkışını geciktirebilir veya önleyebilirler.

* Gizli şeker tanısı nasıl konur?
Normalde açlık kan şekeri 100 mg/dl1nin altındadır. Açlık kan şekeri 100-125 mg/dı arasında ise şeker yükleme testi (OGTT: Oral glukoz tolerans testi) yapılarak gizli şeker araştırılmalıdır.

* OGIT nasıl yapılır?
Kişinin 10-12 saat açlıktan sonra kan şekeri ölçülür.
Özel hazırlanmış 75 gr. şeker içeren sıvı içildikten 2 saat sonra tekrar kan şekeri ölçülür. Şeker yükleme testi yapılan kişilerde, ikinci saatteki plazma glukoz düzeyinin 140 mg/dl’nin üzerinde, fakat 200 mg/dl’nin altında olması da bozuk glukoz toleransı olarak isimlendirilmektedir. Bu da diyabet riskinin arttığını gösterir.
* Gizli şekeriniz varsa bunu mutlaka bilmeniz gerekir mi?
Eğer gizli şekeriniz olduğunu bilirseniz tip 2 diyabetli olmanızı önleyecek önlemleri zamanında alma şansınız olur.

* Gestasyonel diyabet
Gestasyonel diyabet, ilk defa gebelik sırasında saptanmış kan şekeri yüksekliğidir. Gestasyonel diyabetlide gebelik öncesinde diyabet yoktur. Gebelik sırasında bazı hormonlar bebeğin gelişimi için normalden daha fazla salgılanır ve bu da kan şekerinin yükselmesine neden olur. Bu etki özellikle gebeliğin 24. haftasından sonra hızlanarak artar. Bu nedenle anne adaylarının, gebelikte ortaya çıkan diyabet ile ilgili gebelik öncesinde ve gebelik süresince bilgilendirilmesi, düzenli ve dikkatli izlenmesi gerekir. Görülme oranı % 2-4 olduğundan her gebeye, özellikle riskli olanlara gebeliğin 24. ve 28. haftaları arasında tarama testi uygulanması gerekir. Bu tarama testinde önce 50 gr. şeker yüklemesi yapılır. Test, günün herhangi bir saatinde suda eritilen 50 gr. şeker alındıktan 1 saat sonraki kan şekeri değerine bakılmasından ibarettir. Sonuç 140 mg/dl’nin altında ise gebede gestasyonel diyabet yoktur. Eğer kan şekeri 140 mg/dl’nin üzerinde ise gebeye 100 gramlık ikinci bir şeker yüklemesi yapılır. Bunun sonuçlarına göre karar verilir.

* Gestasyonel diyabet tanısı neden önemlidir?
Bebek, plasenta yoluyla annesinden aldığı besinler ile beslenir. Diyabetli annenin şekerinin yükselmesi, doğrudan bebeğin de kan şekerini yükseltir. Bebek bu duruma insülin salgısını artırarak karşılık verir. insülin büyümeyi de uyaran bir hormondur. Gebeliğin 24-28. haftalarından itibaren insülin salgısı artar. Bebeğin büyümesi hızlanır ve doğum ağırlığı 4000 gramın üzerine çıkar. İri bebek olarak adlandırılan bebek için doğum sırasında oluşabilecek omuz çıkıkları, sinir yaralanmaları, solunum sıkıntısı, şeker düşüklüğü ve sarılık gibi pek çok risk vardır. Ancak hem geliştirilen yeni testler hem de insülin sayesinde anne ve bebeğin karşılaştığı birçok risk ortadan kalkmıştır.

* Gestasyonel diyabet hastasının takibi
Bebeğin sağlıklı büyüme ve gelişimi için bazı önlemlerin alınması gerekir. Gestasyonel diyabetli anneye, önce özel bir beslenme planı uygulanır ve kan şekeri düzenli biçimde izlenir. Insülin tedavisine başlandığında anne mutlaka bir şeker ölçme cihazı almalı ve kan şekerini doktorunun önerdiği biçimde takip etmelidir. Ölçülen değerler bir günlüğe kaydedilmelidir.

– Doğumdan sonra
Doğumdan hemen sonra insülin direnci ortadan kalkar. insülin kullanan annede doğum sonrası şeker takibi yapılmalı ve sonuçlarına göre karar verilmelidir. Ancak nadiren de olsa doğumdan sonra diyabet
kalıcı olabilir. Bu durumda anne süt verdiği sürece insülin tedavisi sürdürüıür. Daha sonraki tedavi şekline doktoru karar verecektir.

* Diğer özel diyabet tipleri
Bu grupta, insülin salgılayan hücrelerin kalıtsal bozukluklarına, ilaç, kimyasal maddeler ve enfeksiyonlar gibi çok farklı nedenlere bağlı olarak ortaya çıkan diyabet hastalığı yer alır. Brittle (değişken) diyabet Sıklıkla tip 1 diyabetli hastalarda, bazen de tip 2 diyabetli hastalarda ortaya çıkan ve kan şekerinin gün içinde aşırı düşmeler ve yükselmeler göstermesi durumuna değişken (brittle) diyabet adı verilir. Bu hastalarda, enfeksiyon, hormon bozukluğu, insülin direnci, mide ve bağırsaklarda gıda emilim bozukluğu, şafak fenomeni (gece büyüme hormonunun artmasına bağlı sabah şekeri myüksekliği), somogy etkisi (gece kan şekerinin istenmeyen şekilde düşmesine tepki olarak sabah vücudun kan şekerini yükseltmesi) ve psikolojik rahatsızlık gibi nedenler aranır.

* Diyabet tedavisi
Diyabet tedavisinde ilk basamak olarak tıbbi beslenme tedavisi ve egzersiz önerilmektedir. Yaşam tarzı değişiklikleri yeterli olmadığında tıbbi tedavi biçimleri denenir.

* Tip 1 diyabet tedavisi
Tip 1 diyabetin tedavisi pankreasın yeniden insülin salgılamasını sağlamakla mümkün olabilir. Ancak günümüzde vücudun ihtiyaç duyduğu insülin dışarıdan verilerek kan şekeri olması gereken düzeylerde tutulmaya çalışılmaktadır. Tip 1 diyabetli hastalar, insülinin yanı sıra dengeli beslenme ve aktivite planı ile normal ve yaşıtlarıyla eşit koşullarda yaşamlarını sürdürebilir.

* Tip 1 diyabet tedavisi
– 1.Beslenme planı
– 2.Aktivite ve egzersiz
– 3.insülin
– Oral antidiyabetikler

* Tip 1 diyabette tedavi hedefleri
Diyabetli olmayan kişilerin kan şekeri 80-100 mg/dı aralığında seyreder ve diyabetliler için de mümkün olabildiğince kan şekeri bu değerlere yakın tutulmaya çalışılmalıdır.

* Oral antidiyabetik nedir?
Oral kelimesi ağızdan alınan anlamına gelir, antidiyabetik ise diyabete karşı kullanılan demektir.
Yaş grubu Açlık kan Yatmadan önce / gece şekeri (mg/dl) kan şekeri (mg/dl)
0-6 yaş 100-180 110-200
6-12 90-180 100-180
13-19 90-130 90-150

Oral antidiyabetiklerle insülinin farkı nedir? insülin tedavisi ile vücudun yapamadığı insülin yerine konur. Ağızdan alınan haplar ise pankreas hücrelerinin (beta hücreleri) insülin salgılamasını artırarak veya insülin direncini kırarak diyabetin tedavisine yardımcı olurlar. Oral antidiyabetikler, tip 2 diyabette pankreasta yeterli insülin salgısı olduğu sürece kullanılırlar.

* Birkaç grup oral antidiyabetik ilaç vardır:
Amerikan Diyabet Birliği tarafından önerilen hedef kan şekeri düzeyleridir. Bu değerler kişilere göre ayarlanmalıdır. Zaman zaman bu sınırların dışına çıkan kan şekeri düzeyleri olabilir, ama önemli olan çoğu ölçüm sonucunun bu sınırlar içinde kalmasıdır.
– Pankreastan insülin salgısını artıranlar
– İnsülin direncini kıranlar
– Bağırsaklarda şeker emilimini azaltanlar

Pek çok tip 2 diyabet hastasının tedavisine tıbbi beslenme tedavisi ve egzersiz ile başlansa da sonrasında ağızdan ilaçlarla da tedavi edilmeleri gerekmektedir. Bu ilaçları doktorunuz tek başlarına, birkaçı bir arada ya da insüline ek olarak verebilir. Bu ilaçlarla kan şekeri kontrol edilemiyorsa ve vücudun insülin üretimi iyice azaldıysa insülin tedavisine geçmek gerekir.

* Oral antidiyabetik kullanılırken dikkat edilecek noktalar:
1- ilaçlarınızı size tarif edildiği şekilde, miktarlarda ve zamanında kullanınız.
2- Doktorunuza danışmadan ilacınızın miktarını değiştirmeyiniz.
3- ilacınızı almayı unuttuğunuzda mutlaka doktorunuza danışınız, unuttuğunuz dozu bir sonraki ile birlikte almayınız. Yüksek dozda alacağınız ilaç kan şekerinizi çok fazla düşürerek hipoglisemiye neden olabilir.
4- Alkol kullanımı ile ilgili olarak mutlaka doktorunuz ve beslenme uzmanınızdan bilgi alınız.

* Diyabet ve insülin tedavisi

– Kimler insülin tedavisine ihtiyaç duyar?
1- Tip 1 diyabetliler
2- Oral antidiyabetik kullanmasına rağmen kan şekeri kontrol altına alınamayan tip 2 diyabetliler.
3- Ameliyat, kaza, yanık gibi bir travmaya maruz kalan diyabetliler.
4- Gebe kalan tüm diyabetliler veya gebelik diyabeti olanlar.
5- Diyabete bağlı olarak göz, böbrek gibi organlarında hasar oluşan hastalar.

* İnsülin tedavisinde uygulanan yöntemler nelerdir?
– İnsülin, günde bir defadan beş defaya kadar değişen dozlarda veya sürekli cilt altına verilerek
(pompa tedavisi) kullanılabilir. En iyi yöntem size özel, kolayca uyum sağlayacağınız, yaşam kalitenizi azaltmayan ve etkin kontrol sağlayan yöntemdir. Sizin için en doğru uygulamanın bulunması için doktorunuz size yardımcı olacaktır.
– İnsülin uygulama yerlerini değiştirme konusunda doktorunuz ve sağlık personeli sizi yönlendirecektir.
– Enjeksiyon yerlerinin nasıl ve neye göre değişeceği vücut tipinize, insüline, tedavi biçiminize ve günlük aktivitenize göre belirlenmelidir.

* İnsülini nereye yapmalısınız?
insülin derinin hemen altında ve kasın hemen üstünde yer alan deri altı yağ dokuya enjekte edilir. Vücudunuzun her yerinde cilt altı yağ dokusu olsa da enjeksiyon yaparken damar ve sinirlerin yoğun olduğu yerler tercih edilmez. Bu yüzden önerilen bölgeler karın, kolun üst kısmı ve bacakların üst kısmıdır.

* İnsülin her yerden aynı şekilde mi emilir?
– İnsülinin en hızlı emildiği bölgeler sırasıyla karın, kolun üst bölümü ve bacakların üst bölümüdür.
– Gerekli olduğunda kalçaların üst bölümü de kullanılabilir.
– Karına insülin uygulaması yaparken göbek deliğine 5 cm Iden (4 parmak kadar) yakın enjeksiyon yapmamaya dikkat ediniz.
– Kol ve bacakların iç kısımlarını enjeksiyon için kullanmayınız.
– Enjeksiyonu yaparken aynı bölge içinde kalacak şekilde enjeksiyon yerini değiştirmeniz gereklidir. Örneğin, bir gün karından insülin uygulamaya başladığınızda ertesi gün yine karından ama bir öncekinden farklı bir yere enjeksiyon yapınız. Aksi takdirde, uzun süre aynı noktaya enjeksiyon yaparsanız şişlik oluşabilir ve bunun sonucunda insülinin kan şekerinize etki etmesi zorlaşabilir. Enjeksiyon yerlerini değiştirirken de belirli bir sırayı takip ediniz. Bu konuda doktorunuzdan bilgi alınız.

* Egzersiz ve masaj emilimi nasıl etkiler?
Enjeksiyona yakın zamanda yapılan masaj veya egzersiz, dokudaki dolaşımı hızlandıracağından emilimi de hızlandırır. Eğer enjeksiyondan hemen sonra egzersiz yapmayı planlıyorsanız enjeksiyonunuzu egzersizden en az etkilenecek bölgeye yapınız. Örneğin, bisiklete binmeyi, koşmayı, yürümeyi düşünüyorsanız bacaklarınıza enjeksiyon yapmayınız.

* Isı değişiklikleri emilimi etkiler mi?
Sıcak havalarda enjeksiyon bölgesinin dolaşımı da hızlanacağından emilim hızlanabilir. Soğuk hava ise
tam tersi etki yapar.

* İnsülin nasıl enjekte edilir?
İnsülin enjekte ederken iğne deri altındaki dokuya ulaşacak derinliğe kadar gitmelidir. Dokunun ince olması halinde iğne yanlışlıkla kas dokusuna ulaşabilir. Böylelikle insülin dahahızlı emilir. Kısa uçlu bir iğne kullanılarak veya daha yağlı bir bölgeye enjeksiyon yapılarak bundan kaçınmak mümkündür.
Doktorunuz size hangi insülin enjeksiyon sisteminin uygun olduğunu seçmenizde yardımcı olur ve size nasıl kullanılacağını gösterir.

* İnsülin saklama koşulları:
1- insülinlerinizi mutlaka buzdolabının kapak kısmında saklayınız.
2- Kesinlikle buzluk kısmına yakın bölmelere koymayınız.
3 – Kesinlikle dondurucuda saklamayınız.
4- Doğrudan güneş ışığından ve yüksek ısıdan uzak tutunuz.
5- Arabanızın torpido gözüne koymayınız.
Doğru şekilde saklanması halinde son kullanma tarihine kadar insülin kullanılabilir. Son kullanma tarihi insülin kutusu üstünde yazılıdır.
Son kullanma tarihleri geçmiş olan insülinleri kullanmayınız.

* Kullanmakta olduğunuz insülin
İnsülini kullanmaya başladığınızda kullandığınız ürüne ait talimatları uygulayınız. İnsülini en iyi saklama yeri buzdolabı kapağıdır. Kullanmaya başlamadığınız insülini veya insülin kalemini buzdolabının kapak kısmında ve +2 oC ila +8 oC arasında saklayınız. Kullanmaya başladığınız insülin veya insülin kalemini 25 °C’yi aşmayan oda sıcaklığında 4 hafta saklayabilirsiniz. Çok sıcak veya çok soğuk hava koşullarında insülin veya insülin kaleminizin aşırı ısınmadığından veya donmayacağı koşullarda olduğundan emin olunuz.

* Diyabetin izlenmesi
– Diyabet tedavisinde amaç, tıbbi beslenme tedavisi, egzersiz, oral antidiyabetik ve/veya insülinle kan şekerini normal düzeylerde tutmaya çalışmaktır.
– Kan şekerinin nasıl gittiğini anlamak ancak ölçümle mümkün olacağından tüm diyabetliler kan şekerlerini ölçerek ve kaydederek kendi tedavilerinin ve hayat kalitelerinin takipçisi olmalıdır.
– Doktorunuz, tedavinizi düzenledikten sonra yaşam koşullarınızın tedaviyi nasıl etkilediğini, size uygun tedaviyi verip vermediğini belirlemek için sizin yapacağınız ölçümlere de ihtiyaç duyar. Düzenli ölçümle kan şekeri kontrolü kolaylaşır ve diyabete bağlı sorun oluşma riski de azalır.
– Oral antidiyabetik veya insülin kullanan hastalar hipoglisemi (düşük kan şekeri) ve hiperglisemi (yüksek kan şekeri) riski altındadır. Kan şekerinizi kendiniz ölçerek gerekli önlemleri almanız ve bu sorunları kolayca çözümlemeniz mümkün olabilir. Ölçümlerle tedavinizin iyi gittiğini görmek sizi de motive edecektir.

* Sık kan şekeri ölçümünün önemi
Kan şekerinizi, nasıl gittiğini ne kadar iyi bilirseniz tedavinizi o kadar iyi takip edebilirsiniz. Tip 2 diyabetlilerde kan şekeri ölçümleri Vücudumuz sadece açlıkta değil tokluk sırasında da kan şekerini kontrol eder ve kan şekerinin belirli bir düzeyin üstüne çıkmaması için yeterli insülini salgılar. Normal insanlarda 2 tip insülin salgısı olur. Biri, yemekle birlikte başlayan ve hızlı olan insülin salgılanması, diğeri ise daha geç başlayan ve uzun süren insülin salgılanmasıdır. Diyabetlilerde ise insülin salgısı yetersiz veya yok olduğundan sadece açlık değil tokluk kan şekeri düzeyleri de kontrol edilemez.

* Açlık kan şekeri
Gece 8-12 saatlik açlıktan sonra yapılan kan şekeri ölçümüdür. Bu yüzden sadece açlık durumundaki kan şekeri düzeylerini değil, yemek yedikten sonra da kan şekerinin yüksek kalıp kalmadığını belirlemek önemlidir. Bu ölçümlerin yanı sıra, yemekte ilk lokmayı aldıktan tam 2 saat sonra yapılan tokluk kan şekeri ölçümü de tedavinin ve kan şekerinin nasıl gittiğine dair fikir vermektedir.

* Tokluk kan şekerinin önemi
Tokluk kan şekerinin sürekli yüksek seviyelerde olması damar duvarında hasar yaratır ve damar sertliği oluşumuna zemin hazırlayabilir. Bu da kalbi, beyni ya da bacakları besleyen damarları etkileyebilir.

* Diyabetli Yetişkinler Için Tedavi Hedefleri
– HbA1c < 0/07 - Açlık kan şekeri < 90-130 mg/dı - Tokluk kan şekeri < 180 mg/dı - Kan basıncı < 130/80 mmHg * Kan Yağları: - LDL < 100 mg/dı - Trigliseridler < 150 mg/dı - HDL > 40 mg/dı

Bu değerler, 2006’da Amerikan Diyabet Birliği tarafından önerilen hedef değerlerdir. Hedefler hastaya göre ayarlanmalıdır. Bilimsel çalışmaların sonuçlarına göre, tokluk kan şekeri yüksekliği, kalp hastalıkları gelişmesine neden olan önemli bir risk faktörüdür.

* Kan şekerinizi ne zaman ölçmelisiniz?
Kan şekerinin kaç kez ölçüleceği gibi ne zaman ölçüleceği de kişiselolarak değişiklik gösteren bir durumdur. Ne zaman ölçülürse ölçülsün kan şekerini bilmek yarar sağlar, ancak yine de belirli standart ölçüm zamanları vardır.
Bunlar:
1- Kahvaltı, öğlen yemeği ve akşam yemeği öncesi veya yenilecek ara öğün öncesinde
2- Yatma saati nde
3- Kahvaltı, öğle yemeği ve akşam yemeğinden iki saat sonra (tokluk kan şekeri)
4 -Gece yarısından sonra 02.00 – 03.00 sıralarında

* Olağandışı ölçümler veya daha sıkı takip şu zamanlarda yapılabilir:
1- Hastalandığınızda
2 -Kan şekerinizin düşük olduğundan şüphelendiğinizde
3 -Uzun yolda otomobil kullanmadan önce ve yolculuk sırasında
4 -Fiziksel aktivitenizin fazla olduğu zamanlarda
5- Kan şekerinizde oynamalar olduğunda
6 -ilaç, diyet ve egzersiz planlarınızı değiştirdiğinizde
7- Hızlı ve fazla miktarda kilo alıp verme durumlarında
8- Gebelikte veya gebelik planlanıyorsa
9- Düşük kan şekeri belirtilerini algılamada problem yaşandığında
10- iklim değişikliklerinde

* Kan şekeri hedefleri
Diyabetli bir hastanın kan şekerinin yemeklerden önce 90-130 mg/dı, tokluk kan şekerinin de 180 mg/dl’nin altında olması hedeflenir. Kan şekerini normal bir kişinin düzeylerine olabildiğince yakın tutmak hedeflenir, ama bu hedef herkes için gerçekçi olmayabilir. Sizin tedavi hedeflerinizi kişiselolarak doktorunuz belirleyecektir. Örneğin, evde yalnız başına yaşayan yaşlı bir diyabetlinin kan şekerini normalin altına düşürmemek, kan şekerinin yükselmesini önlemekten daha önceliklidir. Gerçekçi olmayan hedeflere ulaşılmaya çalışılması moral bozukluğuna ve motivasyon kaybına yol açabilir. Kendi koşullarınızı ve hastalığınızın gidişiyle ilgili ayrıntıları doktorunuzia konuşarak uygulanabilir bir tedavi ve takip düzeni ol uşturabilirsiniz.

* Kan şekerini ölçtükten sonra
Kan şekerlerinizi düzenli olarak tarih, saat, açlık ve tokluk durumunu belirterek kaydediniz. Bazı şeker ölçüm cihazları belirli süre içindeki ölçümleri hafızasında saklayabilmektedir. Ancak tedavinizin takibini kolaylaştıracak diyabet günlüklerinden de faydalanabilirsiniz. Bazen hiç beklemediğiniz kadar yüksek kan şekeri sonucuyla karşılaşabilirsiniz. Bunun nedenini belirlemek çok önemlidir. Örneğin, son öğünde yediğiniz fazladan bir yiyecek ya da yediğiniz yiyeceğin düşündüğünüzden fazla şeker içermesi bu sonuca neden olabilir. “Ölçümlerden sonra ne yaparsam yapayım kan şekerim düzene girmiyor”düşüncesine kapılmayın, kötü sonuç çıkacak endişesiyle ölçümden kaçınmayın. Sonucu bilmemek gerçekleri değiştirmez ve işinizi zorlaştırır. Hastalığınıza ve durumunuza dair ne kadar çok şey bilirseniz o kadar iyi tedbirler alabilirsiniz ve doktorunuz size daha uygun tedaviler verebilir. Unutmayın! Diyabet tedavisi bir takım çalışmasıdır ve siz de o takımın en önemli elemanısınız. Sonuçlar nasılolursa olsun kan şekerlerinizi ölçüp kaydetmekten vazgeçmeyin.

* Kan şekerinizi nasıl ölçeceksiniz?
Kan şekeri ölçümü için ihtiyacınız olan tek şey parmak ucunuzdan alacağınız bir damla kandır.
Ölçümler ile ilgili olarak kullanabileceğiniz pek çok çeşitte cihaz vardır ve ilgili eğitimi doktorunuz, hemşireniz veya bu konu ile ilgili sağlık görevlisi çok kısa zamanda verebilir.
Kan alacağınız bölgenin temiz olmasına dikkat ediniz. Temizlik için kolonya gibi alkol içeren maddeleri kullanmayınız. Ölçüm sonuçlarını etkileyebilir.

* İdrar şekerinin kontrolü
İdrar şekerine bakılması, kan şekeri ölçümüne göre kan şekeri hakkında daha kaba bir fikir verir. Kan şekeri 180 mg/dı üstüne çıkmadıkça böbreklerden şeker idrara geçemez. Kan şekeri bu değerin üstüne çıkmadıkça idrar şekeri normal bulunur. Kan şekerini ölçmeniz mümkün değilse en azından idrar şekerini ölçerek kan şekerinizin düzeyi hakkında fikir sahibi olabilirsiniz. idrarda ölçtüğünüz şeker o anki kan şekerini göstermez, çünkü kanda yükselen şekerin böbreklerden süzülmesi ve idrara geçmesi zaman alır. Kan şekeri yüksek olduğu halde böbrekleri iyi süzmeyen bir hastanın idrar şekeri düşük çıkabilir. Sizin de tahmin edebileceğiniz gibi idrar şekeri, kan şekeri gibi güvenilir bir ölçüm değildir ve bu yüzden takipte öncelikle tercih edilmez.

Diyabet adlı konuya yorum yapmak ister misin? Etiketler

*

*

Yorum yapmak ister misin?

Acilservis.pro - Hakaret, imla kurallarına uymayan ve konu ile alakasız yorumlar kesinlikle onaylanmayacaktır.