Zayıflamanın Yararları Faydaları

Yazar:   Tarih:   Kategori: Alternatif Tıp 

Başlarken vücudumuza karbonhidratlar yani şeker ihtiva eden hiç bir şey vermeyerek, vücutta depolanan yağları yakmaya zorluyor ve o şekilde çalışmasını sağlıyoruz. Kaldı ki vücudun asıl yap­tığı iş budur ve şeker yemekten unuttuğu bu gö­revine tekrar döndürüyoruz. Bu diyette vücut sadece birikmiş yağları eritir ve bu şekilde zayıf­larız. Kaslara zarar vermediği gibi, protein  aldı­ğımız için kaslar gelişir. Buna bağlı görünümü­müz 5 ila 10 yaş gençleşir. Daha dinamik ve enerjik oluruz. Diğer diyetlerdeki gibi cilt buru­şup sarkmaz, tersine gerilir.Bu noktada en çok gelen sorulara cevap ve­rerek konuyu açalım isterseniz.

1) FAZLA PROTEİN ZARARLI DEĞİL Mİ?
Değil. Çünkü vücut kullandığı kadarını alır, fazlası ise karaciğer ve böbrek arasında işlem ya­pılıp idrarla atılır. Tek yapılacak şey, normal, yeteri kadar suyumuzu içmeliyiz o kadar. Yukarıda bahsettiğim karaciğer ve böb­reklerde yetmezlik vs. olanların bu diyeti ya­pamama mantığı da buna dayanır.

2) ÇOK ET VE YAĞ KOLESTEROLÜ YÜKSELTİR Mİ?
Hayır. Bunun mantığını da anlatmıştım, ama kısaca hatırlatayım. Vücut sadece et, yağ ve bunlara bağlı kolesterol alıyor. Ama bunları ta­mamen yakıyor. Enerji olarak tüketilince vücutta birikmiyor. Dolayısıyla kolesterol yükseltecek bir şey kalmadığı gibi, hazır birikmişleri de yakarak normal seviyeye getiriyor. Ben bunları yaşadım ve şu an kolesterolüm gayet iyi ve düzenli. Ama hiperkolesterol sorununuz varsa, bu bir aylık sürede doktorunuzun tavsiye edeceği bir ko­lesterol ilacı alabilirsiniz. Ama bir telaşa mahal yoktur.

3) KALITIM ÖNEMLİ Mİ?
Aslında her insanın geçmişleri olan anne ba­ba vs. gibi soyunu inceleyip, kalıtımsal olan yük­sek tansiyon, migren, şeker, kanser, kalp vs., gibi hastalıklara; ayrıca kilo durumlarına, beslenme biçimlerine göz atmalıyız. Sonra da mutlaka kendimize uygun olmayan ve dokunan, kilo al­dıran, hastalık yapan şeyleri beslenmemizden çı­kartıp, çocuklarımızın beslenme alışkanlıklarını da bu doğrultuda, onları eğiterek oluşturmalıyız.

İşte şimdi bu fırsat elimizde. Bu diyetle yiye­cekler çok kısıtlanıyor. Bundan sonraki formu muhafaza aşamasında yiyecekler yavaşça çeşitle­niyor. Çeşitlemede de her yiyecek yalın (sade) yeniliyor. Yani pilav, tatlı, et bir arada olmuyor. Bu arada, deneme ile bize hazımsızlık, alerji, şişkinlik gibi herhangi bir rahatsızlık veren yiyecek­leri görebiliyoruz ve anlıyoruz ki bu yiyecekler bize zararlıdır, dokunan ve kilo aldıran bu yiye­cekleri mutfağımızdan çıkartarak formumuzu muhafaza etmekle kalmayıp, bir çok hastalık, vs.den de kendimizi korumuş olacağız.
Bu tür zararlı yiyeceklerin başında şekerli yi­yecekler ve içecekler, beyaz un mamulleri, sand­viçler, kızartmalar, bilinçsiz yemek pişirmeler vs. başroldedir. Hele de o tatlı yeme alışkanlıkları­mız. İşin garibi bunları yemeyi gıda almak olarak öğrenmişiz, böyle zannetmişiz. Kısaca bu diyeti uygulayıp kilo verecek, sonra bunu muhafaza ederken dengeli, sağlıklı beslenecek, hastalıklar­dan korunup huzurlu bir hayat süreceğiz. Ömrü elbette Allah takdir eder. Bize düşen, O’nun lütfettiği bu ömrü, basit irade zayıflıklarına heba etmeden en iyi şekilde yaşamaktır.
Bu hatırlatmalar ve anlatımlardan sonra for­mu muhafaza konusuna geçebiliriz.


Formumuzu Muhafaza
İlk başlarda bir market örneği vermiştim, burada bir kez daha hatırlatmakta yarar görüyo­rum.. Büyük, her şeyin olduğu bir süpermarkete gittiğinizi düşünün. Oradaki her şeyi alamazsı­nız. İhtiyaçlarınıza, bütçenize göre ve sadece si­ze yararlı şeyleri alabilirsiniz. Veresiye alıyorsanız da ödeyemeyeceğiniz bir borç altına girmezsiniz. Girerseniz bedeli ağır olur. İşte bizim de meta­bolizmamızı iyi tanımamız, genetik yapılarımızı bilerek bu yapıya dokunan zararlı yiyeceklerden kurtulmamız, veresiye alıyor gibi vücuda kaldıra­mayacağı ağır yükler, yani kilolar yüklemememiz gerekir. İlerdeki bölümlerde anlatacağım üzere, çok yüklenmeden ve faydalı gıdalarla beslenme­liyiz. Şunu yemeyin demiyorum, size doku­nanları yemeyin diyorum. Faydalı, gıdalı şey­ler yiyin diyorum. Hazır konu genetikten açılmışken, hani ye­diğini göstermeyen dostlarımız vardır ya hep gıpta ederiz. Dikkat edin en çok şeker ve kalp gi­bi rahatsızlıklar onlarda olur. Dışa verip göbek yapmazlar, ama için için yanan ateş gibidirler, bu yüzden bu dostlarımız da bu yazıyı dikkatle oku­yup, kilolarına fazla güvenip de tatlılara ve unlu­lara yüklenmeden formu muhafaza ve yiyecekle­ri ayırma bölümlerine dikkat ederlerse çok daha sağlıklı ve huzurlu olacaklardır. Benden söylemesi..

Bu konuda son olarak şunu belirtmek iste­rim ki: Metabolizmamız öyle bir dirence sahiptir ki, hiç bir diyet şekli nasıl olursa olsun sürekli uy­gulanarak kilo verilip form muhafaza edilemez.. Ya aç gezer kilo almaya devam ederiz, dahası metabolizmamızı geri dönüşsüz arıza ve hasta­lıklara teslim ederiz. Bu acıları ben yıllarca çek­tim. Halen üzerimde atamadığım bir yığın prob­lem var ve onlarla yaşamaktayım. Mide sorunla­rı, metabolizmamın yavaşlaması, kalp ritm bo­zuklukları, gibi benimle mezara kadar devam edecek problemler. Can boğazdan gelir ama za­rarlı şeylerden kaçınmak ve aşın gitmeden yemek kaydı ile.. Dikkat ederseniz bu yazıda geçici bir diyet uygulayıp, sonra çok çeşitli gıdalar alıyo­ruz. Sadece bize zararlı, özellikle tatlı, şeker ve arıtılmış un mamullerinden uzaklaşıyoruz o ka­dar..

4) DİTET SONRASI FORMU MUHAFAZA ETMEK
Öncelikle bu sorunun cevabı biraz da aşağı­da bahsedeceğim dengeli beslenmeyle iç içedir. Bu nedenle ikisini bir arada düşünmek gerekir. Ama kısaca formumuzu muhafazanın ilk şartı bi­ze dokunanları yememektir. Yukarıda genetik bağlantı konusunda bunlara değinmiştim. Ken­dinizce yeterli kiloya ulaşana kadar 14 gün son­rasına bağlı kalmak gerekir. Ama bir aydan itiba­ren meyve yemeye de başlamalıyız.
Meyveler mutlaka aç karnına ve tek çeşit olmalı. Hele yemek üstü asla yenmemeli. Ha­tırlarsanız buluğ çağına kadarki çocukluk döne­minden itibarenki yaşlarda yemek üstü alınan meyve, mide özsuları ile fermantasyona girerek asitleri ttkisiz hale getirir. Bu da hazmı engeller, şişkinlik vs., gibi rahatsızlık verir, ama en önem­lisi meyvede hazım olmadığından vitamin ve mi­neralleri sıcak ortamda kaybolur, kısacası çürür: Bu durumda fayda yerine zarar görürüz.

Yine meyveyi abartmadan az yemek gerekir. Ama mutlaka öğün aralarında yemeliyiz. (Özel­likle elmayı tavsiye ederim). Bu, aynı zamanda si­ze hangi meyvenin dokunduğunu da gösterir. Ona göre iyi gelenlere yönelirsiniz.Örnek: Ben portakal yediğimde şişkinlik, ek­şime vs. yapıyor ve yiyemiyorum. Onun yerine kivi yiyorum. Ama asla oturup kilolarla yani çok miktarda herhangi bir meyve yemiyorum ve mutlaka tek çeşit yiyorum. Yani elma ise bir elma. Akşam bir portakal.
Yine belli bir form tutana kadar üzüm, incir, kayısı, muz gibi şeker oranlan yüksek meyveler­den uzak durun. Meraklanmayın, hiç bir vitamin eksiği olmaz. Sadece şekeri azaltarak diğer yiye­ceklerden vitaminlerinizi alır, yağlarınızı da eritirsiniz. Şöyle düşünün; bizde avokado, mango yetişmez. Bunların vitamin değerleri çok yük­sektir. Biz bunları yemeyerek vitaminsiz kalmı­yoruz. Onların yerine bizde limon var, mandali­na var ve daha bir çok çeşit meyve var. Yine bu­zullarda bir şey yok, çöllerde keza. Onlar hep bi­zim diyetli halimiz gibi yaşıyorlar, bir eksiklik olmuyor ki!

Allah öyle bir mükemmel düzen kurmuş ki, her şeyin dengesi içinde var. Biri olmazsa diğeri, onun yerini alabilecek milyonlarca alternatif var. Anlatmak istediğim sakın ola vitaminsiz kalıyo­ruz vs. düşünmeyin. Ama ilk bir aydan sonra az ve öz olarak günde bir tane meyve ile başlayın, ffakat mutlaka aç karnına yiyin.

5) DİYETİ BOZARSANIZ!..
Sakın bunu yapmayın… Ama oldu ki bir ira­de zayıflığına düşeriz ya bazen… Bu tabiî ki for­mu muhafaza aşamasında kaldırılabilir… İlk 14 günde sakın bunu yapmayın.. Bu durumda yeni den 14 gün uygulanmaz. 3 veya 4 gün adeta ce­zalı gibi ama fazla zaman geçirmeden ilk 14 günlük diyet aynen uygulanır, bir farkla, hiç sa­lata dahi olmadan yani sadece et vs., yiyerek.. Bu sürede metabolizma yeniden düzelir ve formu muhafaza aşamasına devam edersiniz… Ama lüt­fen çok tekrarlamayın.

6) YEMEKLERİ CİNSLERE GÖRE AYIRARAK YEMEK
Kilo muhafazasının en büyük sırrı burada yatmaktadır. Belli bir forma geldikten sonra, kal­dı ki bir aydan itibaren bu bölüme yiyecekleri, azar azar artırarak geçiyoruz. Tipik bir Montıcnak diyetine benzer şekilde karbonhidrat ve pro­tein ayrımına geçeceğiz. Yani şeker ihtiva eden unlu vb. şeylerle hayvani yağ içeren etler, vs. As­lında diyetimizin vazgeçilmez ana yiyeceklerini asla bir arada yemeyeceğiz.
Örneğin; kahvaltıda, ya haşlama et, yumur­ta, pastırma, peynir, zeytin, sucuk gibi artık büt­çe ve zevkinize göre şeyler yiyeceksiniz. Tabi ye­şil salata da olur.

Ya da iki dilim ekmek, biraz tabii bal, şeker­siz meyve marmelatı, meyveler, zeytin (Bu arada zeytin her ikisiyle de yenilebiliyor) bunun gibi karbonhidrat içeren mercimek, fasulye vs., gibi yine bütçe ve zevk durumunuza göre, ama asla bu iki ayrı tip gıda bir arada olmasın.
Yukarıdaki her iki çeşit kahvaltı durumda da fındık ve ceviz ilaveli yiyebilirsiniz. Ama böyle tatlı ihtiva eden kahvaltıları haftada iki en çok üç defa yapın. Böyle şeker ihtiva eden ve ekmek (daha önce sözünü ettiğimiz tam ekmek) yenen öğünlerde ekmeğe tereyağı sürülmeyecek. Pey­nirle ekmek yenilmeyecek ama abartmadan bal vs. sürebilirsiniz. Yani alıştığımız gibi ekmek, bal varken masada peynir, salam vs. bulunmayacak. Aynı günün öğleninde mideniz boşaldığın­da et veya balık ne tercih ederseniz, bizim tipik diyetteki gibi yanında salata yiyebilirsiniz. Ola­bildiğince de salataları yemekten önce yiyip (15 dk. kadar) sonra ana yemeğe geçin. Öğün arala­rında yoğurt yiyin. Akşam eğer pilav, makarna, börek (artık börekler ıspanaklı olacak, etli ve peynirli olanları bırakacağız) gibi şeyler yiyecekseniz; asla yanında hayvanı gıda yani bizim diyet yiyecekleri olmasın. Bunlar yerine etsiz sebze yemekleri (etsiz kuru fasulye veya, karnaba­har gibi) ve yine etsiz çorbalar ve salatalar yiyebilirsiniz. Bu tür karbonhidrat içerikli yemek ye­diğiniz haftanın bir iki günü, tadımlık, çok canı­nızın çektiği tatlılardan yiyebilirsiniz. Yani bir di­lim baklava gibi.

7) YİYECEKLERİ SIRALI VE KARIŞTIRMADAN YEMELİ
Olabildiğince az çeşit yiyip acıktıkça başka cins yiyeceklere geçin. Öğle yemeğinde et, salata yediniz diyelim, biraz mide hazmetsin 2 saat sonra bir kase yoğurt yiyin. Yiyecekler bu şekilde dağıtıldığında aradaki abur cubur tabirinden atıştırmalar da yerini dengeli ve faydalı besinlere bırakacaktır. Öğünlerde değişik şeyler yiyin. Sabah et ise, öğle makarna, pilav, salata olsun; akşam da balık ve tavuk. Sabah yeşil salata yeme­ye alışalım, öğle çoban salatası. Öğlen brokoli, akşam pazı gibi. Sabah aç karnına bir kivi yemeği alışkanlık edinin, asıl kahvaltı 20 dakika sonra ol­sun, öğleden sonra öğün arası bir portakal, ak­şam yemekten iki saat sonra bir elma (Bu arada akşam yemeklerini erken yemek iyidir, saat 6-7’yi (18.00-19.00u) geçirmeyin. Çünkü metabolizma gece kendini onarır, eğer mide yüklü ise gücünü oraya harcar ki bu da çok zararlıdır.)

Kısacası fazla karıştırmayalım. Bunu çok sık, tekrarlıyorum, ama hem metabolizmanın rahat çalışması, hem de yediklerimizden azami faydayı sağlamak için başka yol yoktur. Tüm vitaminler ve faydalı ne varsa metabolizma, hepsini ancak bu şekilde alır ve kullanır.
Konuyu bir örnekle aptklarsak : Eti, pilavı, yoğurdu, baklavayı, meyveleri, makarna, börek, çorbayı şöyle birbirine karıştırın, üzerine fındık ve fıstık da koyun. Acaba bu karışıma bakabilir misiniz, bırakın yemeyi!.. Veya şu an yediklerini­zi aynı şekilde göz önünde birbirine katın, sonra bu karışımı yiyemeyeceğinizi göreceksiniz. Eh bakmaya dayanamadığımız şeyleri üst üste mide­ye çöplük gibi doldurursak buna mide ne yapsın, metabolizma ne yapsın? yandım gelsin çaylar deyip bir başka ızdırap ekli­yoruz, el insaf.

ÇAY VE KAHVE
Çay her zaman açık içilecek, kahveden ise uzak durun. Ama canınız çektiğinde yemek üst­lerinde içmeyin ve asla şeker kullanmayın.
Kahvede bulunan kafein pankreası uyarır ve insülin salgılanmasına sebebiyet verir. Bunun sonucu o anda kandaki glikoz yağa dönüşür, bunun sonucu yağ depolamak ve şişmanlamak­tır. Dikkat edin, yemek sonraları çay içildiğin­de hep bir şişkinlik olur. Deneyin görün. Aynca çay özellikle C vitamini emilimini engeller. Bu dolaylı demir emilimini ve C vitamini eksikli­ğine yol açar. Ayrıca çay çok içenler, bıraktık­tan sonra kolesterolünü ölçtürsün, görecek­ler ki % 10 düşmüş olacaktır. Tatlandırıcılar da kullanmayın. Çünkü o da pankreası uyarır.

Çocukluğumda arada bir kakao içerdik. Kahvehanelerde kakao satılırdı. Bence çay yeri­ne kahvaltılara yine kakao ekleyin. Şekersiz ve kakaoyu az atarak hem E vitamini alır ve hem de güzel bir lezzetle güne başlarsınız. Tabi abart­madan, bir iki bardaktan fazla olmayarak için.
Aslında bu diyete geçtikten ve her şeyi yalın halde yedikten sonra damak lezzetiniz değişe­cektir. Gerçekten yediğiniz ve içtiğinizin lezzetini tadacaksınız. Ekmekle yenen etten vs.den hep ekmek tadı alıp şişersiniz. Ama onları yalnız ye­diğinizde etin tadını, şekersiz çayda gerçek çay lezzetini alırsınız.
Yine yemeklerin üstüne hele de pilav, makar­na vs.gibi şeyler yemişseniz çok su içmeyin. Mi­de asitleri seyrelir ve hazımda güçlük çeker, ayrı­ca şişersiniz.Su içmeler, hep öğün aralarında olmalı. Böylece azami yarar sağlanmış olur.Bu arada alkolü tasvip etmiyor, içilmemesini ısrarla tekrarlıyorum. Hele diyet aşamasında ta­mamen yasak. Alkolün en büyük zararı (diyet acısından) pankreası çalıştırıp insülün salgılatmasıdır. Bu durum pankreası yorar. Çok alkol lanlarda genellikle şeker hastalığı, şeker yüksekliği gibi sorunlar bu nedenle oluşmaktadır.

8 ) LIGHT VE DÎYET YİYECEKLER
Ben prensip olarak çok azının dışında tama­mına karşıyım. Montignac prensiplerinin en beğenmediğim yönü de bu. Beyaz peynir yiyin, yoğurt yiyin, hatta tatlılar. Yukarıdaki prensiplere uyarak ne isterseniz yeyin, ama light gibi şey­lerden uzak durun. Oturup light diye kendinize eziyet ederek beyaz penir yemeyin. (Bu arada ekmeksiz peynir yemenin tadı gerçekten mükem­mel, kısa zamanda bunu fark edeceksiniz).

Natürel olanı tercih edip lezzetle yiyin, ama light olandan 2 yiyorsanız bundan 1 yiyin. Bir tabak yoğurt yerine yarım tabak ama yağlı yoğurt yiyelim.
En beğendiğim light ise, aslında çikolatanın kendisi olan, ama light diye satılan, % 70 ve üze­ri kakao ihtiva eden siyah çikolatadır. Maale­sef ülkemizde bu kadar sağlıklı ve yararlı olan bu türü üretilmiyor.
Yine tatlandırıcı ile yapılan süt tatlıları, pankreas sorunları olanlar için iyidir. Ama diyet baklava diyerek özellikle şeker hastalarının, hem de nasılsa diyet diye bol bol baklava yemelerini anlamak mümkün değildir. Onun içerdiği beyaz un bile tek başına tüm dengeyi bozmaya yeterli­dir.
Bu arada esas yememiz; gereken ve asıl ek­meğimiz olan tam ekmek ise, maalesef adı light oldu, işte bunu tavsiye ediyorum. Beyaz ekmekten uzak durup, bu ekmeği yukarıda tav­siye ettiğim şekilde yiyin.

9) VİTAMİNLER VE BESİN TAKVİYELERİ
Öncelikle toplumumuzda anlayamadığım bir vitamin tutkusu var. İnsanlara diyet önerdi­ğimde, ilk tepki vitaminsiz kalma korkusu olu­yor. Elbette bu biraz da 14 günlük ekmeksizlik ve tatlı vs. gibi alışkanlıklardan vazgeçeceğinden ve bunu göze alamadığından bilinçaltı bir baha­ne sayılabilir, ama her halükarda bir çok insan olur olmaz yerde ve kimseye sormadan kendince ya da bir arkadaş tavsiyesine veya reklama bakıp yığınla vitaminler kullanmaktadır.Yukarıda anlattığım diyetlerde hep bir şeyle­ri yerken birbirinden ayırdım. Tek çeşit yemeleri tavsiye ettim. Bunun bir sebebi de yediğimiz gı­dayla metabolizmayı baş başa bırakıp, onlardan azami vitamin ve yararları almasını sağlamaktır. Vitamin hapları vs. de bilinçsiz alındığında yığın­la yan etki oluşacaktır. Örneğin salgın olan C vi­tamini kullanma alışkanlığı. Elbette bu vitaminin yaran saymakla bitmez. Ama sürekli ve bilinçsiz kullanımda bazı B vitaminlerine zarar verir. Fazla demir emilimi yapar, bakır ve çinko dengesini bozar.

Yine özellikle cinsel gücü kuvvetlendirme adına çinko kullanılması, bakır dengesini bozar.. Bu tür örnekler çoğaltılabilir ama her ne kulla­nırsanız bilin ki mutlaka bir şeylere de zarar ve­rirsiniz.
Vitaminler doktorun tavsiye ve önereceği dozlarda alınmalıdır. Eğer bir şeylerin eksikliği varsa, bunu doktor görüp söyler ve kullanırsınız. Lütfen rasgele vitamin almayınız. Kullandığınız­da da arada bir kullanın ve yüksek dozlardan uzak durun (doktorunuz demişse o başka). Bun­ların yerine, aşağıdaki tavsiyelerime uyarak ola­bildiğince çok çeşitli sebze ve meyveler, ceviz, findik, fıstık, badem, kabak çekirdeği gibi ve ta­bi hiç bir şeyi asla aşırı kaçırmadan yerseniz, ina­nın hiç bir şeye ihtiyaç kalmaz.

TAVSİYE EDECEĞİM TAKVİYELER
Yine doktor sözü başrolde olmak kaydı ile naçizane tavsiyelerim en başta ginko biloba ve ginseng olacaktır. Özellikle ginko biloba çok ya­rarlıdır. Tansiyon düzenlemekten, cinsel güce ve kulak çınlamasına kadar bir çok yararları mevcut­tur. Yine aşırı gitmeden kullanılabilir. Bilmeden hiç bir ilacı kullanmayın. Aspirin dahi. Mutlaka doktor tavsiyesine göre dozaj ve kullanma şekli­ni tatbik edin.
Örneğin, ben geçmişte kafamdan sürekli as­pirin kullandım, sonuçta kalp ritm bozukluğu oluştu. Bunun gibi daha bir çok hatalar hayatı­mızda geri dönüşümsüz acılara, yaşam kalitemi­zin bozulmasına sebebiyet verebilir, lütfen dik­katli olunuz.

10) YEMEK PİŞİRME YÖNTEMLERİ VE YEMEK ÇEŞİTLERİ
Sizden ricam lütfen burayı çok dikkatle takip ediniz. Çünkü bundan sonraki sağlık, form ve dengeli beslenmenizin anahtarı burada yatmak­tadır. Az, basit ve öz anlatacağım.
Özellikle sebze alırken mutlaka tazesini alnx Yorulun, gezin, dolaşın, ama tazesini bulup alın. İMJnutmayın vitaminler bekledikçe değeri düşer, hatta yok olur. Solmuş ve sararmış olanlardan uzak durun, ucuz dahi olsalar. Bunları PİŞİRİR­KEN; mutlaka düdüklü’de, fırında ise firın jela­tinleri içinde ve AZ PİŞİRİN. Kıtır kıtır tabir et­tiğimiz kıvamda olsun. Sakın yağda kavurmayın. Haşladığınız sebzenin suyunu asla dökmeyin. Tersini yaparsanız sağlığınıza yarar yerine zarar veren, artık hiçbir vitamin değeri kalmamış posa­yı, yapay sosların lezzeti ile yersiniz. Bu, her has­talığa davetiyedir.

Bu konuda bilinçli olanları tenzih ederim, ama bir çok mutfakta bu yanlışlıklar yapılmakta­dır. Ispanak haşlanır, haşlama suyu atılır, yetme­di yağda kavrulur, üzerine yalancı soslar dökülüp zehir altın kasede sunulur. O ıspanakta olan vita­minler, mineraller ve hele de bir yağ asidi var ki tabiatta çok az şeyde mevcuttur. Hepsi gitti. Ama diyorsanız başka türlü lezzet alamıyoruz, ben yemek pişirmeden anlamam ama o şifa olan haşlama suyunu alın, tekrar kaynatmadan çorba yapın diyebilirim. Ama lütfen dökmeyin.

Keza milli yemeğimiz kuru fasulye. Gaz yap­masın diye 3 kere kaynar ve her kaynama suyu atılır. Varsın gaz yapsın, ama kıymayın. Akşam­dan ıslayın, sonra da olduğu gibi pişirin, bu ısla­ma suyunu bile dökmemeye çalışın. Eh biraz da gaz yapsın; ne de olsa milli yemeğimiz, yediği­miz belli olsun. Ama o vitamin ve minerallere kıymayın. Sonra da posa yiyip metabolizmanızı yakmayın.
„Yine klasik alışkanlıklarımızdan makarna. Haşlar, suyunu süzer, kalan posayı sos marifeti ile yeriz. Zaten aldığımız makarnalar arıtılmış unla yapılır. Böyle pişirmekle arta kalan biraz gı­da kalıntısını da yok ederiz, ne yapsın metaboliz­ma. Öyle bir su koymalıyız ki makarna piştiğin­de bu suyu çekmiş olsun ve’ hafif kıtır vaziyette sosları koyup yiyelim olur mu? Hani pilav yapar gibi. Ben burada basit çarpıcı örnekler anlattım, bu tüm yiyecekler için geçerlidir. Mantı da böy­le brokoli de.

Bu arada yemekleri olabildiğince mevsimlik sebzelerden seçip, çok çeşitli yiyelim. Pırasa, fasulye, karnabahar vs., unutmayın ki her birinin ayrı bir marifeti vardır. Yine hiçbir meyve veya sebzede aman şuna iyi geliyormuş diye durakla­mayalım. Hep aynı şeyleri yemeyelim. Örneğin lahananın faydaları saymakla tükenmez, ama de­vamlı yerseniz başka zararlı yönleri ortaya çıkar. Mısır çok faydalıdır ama başlıca yemek bu olursa B3 vitamini eksikliği yapar. Bu her şey için geçer­lidir.
Salatalarımız taze olmalı, yiyeceğiniz kadar ve olabildiğince az doğrayın. Asla bekletmeden ve yemekten önce yeme alışkanlığı edinin. Yeme­ği, salatadan 15 dakika sonra yemeye çalışın. Bu şekilde yalın haliyle hem hazım sorunu yaşamaz hem de tüm vitamin ve mineralleri almış olursunuz.

Unutmayın mutlaka çok çeşitli yiyelim. Tabi aynı anda değil. Bugün pırasa, yarın patlıcan, ıs­panak gibi veya karışık türlüler gibi. Unutmayın sebzeleri taze yiyin, çok alıp bekletmeyin. Tekrar edeceğim ama iyi geliyor kaygısıyla hiç bir şeyi aşın kaçırmayın. Bir inançlı insan olarak dinimiz­de hem yemekte, hem de her şeyde ve hatta din­de dahi aşırılık yasaklanmıştır. Bunu da bir dip not olarak iletmek isterim.

11) YANLIŞ BESLENME ALIŞKANLIKLARIMIZ
Önceki bölümlerde de değinmiştim ama tekrar hatırlatmakta yarar görüyorum. Tereyağlı pilav, tatlılar. Kısaca şeker ve hayvani yağları bir araya getiren şeyleri artık terk etmeliyiz. Bunlar eskiden kalma alışkanlıklardır. O zamanlar insan­lar enerji almak için bu yolları denemişlerdi. Tar­lada vs., zor şartlarda, kıtlıklarda enerji ihtiyaçla­rı vardı. Bugün her şey motorize. Bu kadar ener­jiye ihtiyaç yok. Olsaydı zaten şişmanlamazdık. Şeker ve tatlılar sadece boş kalori verir, uzak durmalıyız.

Yemekleri kızartma yapmak, onların tüm ya­rarlı öğelerini yok edip vücudumuza kanserojen ve boş kalori yüklemektir. Haşlayarak yemekle kızartıp, yemek arasında 3 ila 5 kat kalori fark eder. Yani 100 kalorilik şey 300’e çıkar. Boş şe­ker ve tatlı alışkanlıkları ile lüzumsuz kalorilerin yerine, kızartmalar yerine, bize hem gıda, hem enerji veren kıymetli sebze ve meyveler yemeliyiz ve bu alışkanlıkları çocuklarımıza da aşılamalıyız.
Öğünlerde basit irade zaafıyla asla şişene ka­dar çok yemeyelim. Bu arada tatlı, unlu bir şey yediğinizde, midede ekşime, yanma, şişkinlik varsa aman dikkat pankreas zordadır, şeker has­talığı geliyor demektir. Böyle bir durumunuz varsa sakın ekmek ve tatlılara bulaşmayın, müm­künse hemen doktora gidin ve şeker yükleme testleri yaptırın.

12) SPOR
Spor konusunu ilk başlarda uzun uzun an­latmıştım, burada kısaca değinmek gerekirse; be­nim diyetimde spor olarak bir tavsiyem yoktur. Ama genel olarak asla antrenmansız ve konuşa­mayacak kadar nefessiz kalacağınız tempoda spor yapmayın. Çünkü o pozisyonda kilo vermez alırsınız. Kendi durumunuza uygun aşırı yükle­nilmeyen tempolu yürüyüşler hem kilo vermeye çok yardımcı olur, hem de yaşam kalitesini artı­rır. Psikolojik dengeden, kan seviyesine kadar her şeyi düzen­ler. Bu yüzden sakın sporsuz kalmayın.

13) DİĞER HASTALIKLARLA BAĞLANTI
Bu diyetin uygulanması ve genetik bağlantı bölümünde anlattıklarım doğrultusunda doku­nan yiyecekler terk edildikçe görülecektir ki, migren, baş ağrıları, mide rahatsızlıkları, pankre­as sorunları, yüksek şeker, yüksek tansiyon gibi (elbette doktorlarca teşhis konulmuş örneğin: böbrek, kalp bozukluğuna dayanmayan sebebi belirsiz, irsi dediğimiz türlerden bahsediyorum) bir çok problem de ortadan kalkacak, kendinizi enerjik, gençleşmiş hissedecek, yerinizde dura­mayacaksınız.

Uyku düzeniniz düzelecek, ruhen de kendi­nizi huzurlu hissedeceksiniz. Bu enerjiyle yaşam kaliteniz yükselecek, stres ve sıkıntılara daha ko­lay göğüs gereceksiniz.
Bu anlattıklarım hayal değil, bu güne kadar bir çok dostum bu anlattıklarımı uygulayarak hem fazla kilolarını attı, hem de bir çoğu yukarı­da saydığım bir çok hastalıktan kurtuldu. Tek formülü: Biraz sabır, biraz irade, ama en önemlisi biraz bilinçlenme.
Kalbi hasta olan futbol oynayamaz.
Kilonuz varsa, bu yükten kurtulmanın, bilinçlenmekden başka yolu yoktur. Unutmayın, sonra siz de futbol oynayamazsınız. Sağlıklı mutlu ve huzurlu bir yaşam diliyo­rum.

Zayıflamanın Yararları Faydaları adlı konuya yorum yapmak ister misin? Etiketler

*

*

Yorum yapmak ister misin?

Acilservis.pro - Hakaret, imla kurallarına uymayan ve konu ile alakasız yorumlar kesinlikle onaylanmayacaktır.