Yaslilik Nedir

Yazar:   Tarih:   Kategori: Genel Sağlık 

Yaşlılık Nedir

İnsan büyümesinin bittiği yerde başlayan, gerek fiziksel gerekse zihinsel gücün azaldığı ve hayatın sonuna kadar devam eden döneme yaşlılık denir. Tanımından da anlaşıldığı gibi yaşlılık kesinlikle bir hastalık olmayıp, çocukluk ve erişkinlik gibi geçirilen psikolojik, fizyolojik biyolojik değişimleri içeren yaşamın bir bölümüdür.

Yetişkinlikle yaşlılık arasında kesin bir unsur olmamakla birlikte altmışbeş yaş ve üstü yaşlılık dönemi olarak kabul edilir. Yaşlılar toplumda genellikle tüketici rolündedirler. Yaşayan her insan ilerleyen man içinde yaşlılık dönemine girer. Ancak bu yaşamın bitmesi yada anılarla yetinilmesi demek değildir. Yaşlılık yenibir işe başlamaktır.

Yaşlılık olayını tüm sosyolojik, ekonomik, biyolojik, özellikleriyle inceleyen bilim dalına Gereontoloji denir. Bu bilim dalı içerisinde bir tıp
kolu olan Geriatri ise yaşlılıkta kazanılan hastalıkların bakım ve tedavileri ile ilgili uğraş verir.

Yaşlılığın Özellikleri

Yaşlılık kişiden kişiye farklı hızlarda oluşur. Ayrıca aynı kişide her doku ve organ belli bir sürede farklı yaşlılık değişmeleri gösterir. Klasik yaşlı tipi sürekli olarak herşeyden yakınan kişi olarak tarif edilir. Aslında diğer yaş gruplarıyla kıyaslandığında yaşlılarda sorun başına ortalama yakınma sayısını çok olmadığı görülür. Algılamada yaşlanmayla birlikte bir azalma, yaratıcı yeteneklerde azalma, dikkatsizlik, daha yavaş düşünme görülür. Buna karşın yaşam deneyimleri ile birey zenginleşmiş olduğundan, iyi bir değerlendirme ve zengin konuşma dili ise kazançlarıdır. Öğrenme yeteneğindeki azalmaya başlayan hareketlerindeki yavaşlama da eşlik edebilir. Yaşlılarda daha önce edinilen bilgiler sağlam kalır, yeni öğrenilen bilgiler ise çabuk unutulur.

Yaşlılıkla birlikte bedende fiziksel yakınmalarda artar. Sağlıklarına aşırı önem verme, hergün hastalıktan söz edip sık sık doktora başvurmalar artabilir. Ayrıca aşırı tutumluluk, kişisel eşyalarına karşı bağımlılık geliştirebilirler.

Yaşlılık bireyin geçmişini de daha sorguladığı bir dönemdir. Kişi geçmişinde kendine doyum veren bir hayat yaşamışsa, hedeflerine, isteklerine, ideallerine yaklaşabilmişse, yaşlılığı daha kabullenir. Üretkenlik döneminde yapamadığı, etkinliklere katılabilir. Seyahat etmek, okumak, ailesine ve arkadaşlarına zaman ayırmak gibi yaşamını zenginleştiren şeyler yapabilir. Fakat geçmişindeçeşitli nedenlerle hayatı dolu dolu yaşamamış olan kişilerin yaşlılık döneminde buna paralel oldukça sıkıcı ve kötümser geçmektedir.

Yaşlıların sosyal yaşamlarına gelince, pek azı toplumdan tümüyle kopuk bir yaşam sürer. Çoğunluğu çucuları ve torunlarıyla birlikte ve aile atmosferi içinde yaşamak ister. Bu isteklerini gerçekleştiremeyen yada hiç evlenmemiş olan yaşlılar eğer bir huzurevi yada bakım evinde barınmıyorlarsa oldukça sıkıntılı bir yaşam sürerler.

Birincil yaşlanma: Kişinin iş veriminin azalması, genel sağlık durumunun bozulması ve vücut yapısında bazı yıkımlar olmasıdır. Kişinin görünümü ve davranışları yaşı için iyi bir göstergedir. Saçların gri ve beyaz bir renk alması ve dökülmesi deride kırışma ve buruşmalarla açık kahverengi lekelerin oluşması, görme ve işitme işlevlerin azalması, gözlerin altındaki derilerin torbalaşması, hareketlerde ve tepki göstermede yavaşlama vb. birincil yaşlanma belirtilerindedir.

İkincil yaşlanma: Hastalıkların etkisiyle meydana gelen yaşlanmadır. Hastalıkların, gerek bedensel gerekse ruhsal travmaların etkisiyle oluşması sonucu görülen yaşlanmadır.

Dünya Sağlık örgütüne göre;

45-59 yaş arası ; Orta yaş
60-74 yaş arası ; Yaşlılık
75-89 yaş arası ; İleri yaşlılık
90 ve üzeri ; İhtiyarlık dönemidir.

Yaşam beklentisi az ülkelerde 60 yıldan daha az olduğu halde, gelişmiş ülkelerde 70 yılın üzerindedir. Kadınlarda erkeklerden 3-6 yıl daha fazladır.

Dünyada yaşlıların sadece sayısı değil oranlarıda artmaktadır. Bir yandan .bebek ev çocuk ölümlerinin azalması sonucu yetişkinlik çağına erişenlerin sayısı artarken diğer bir yandan üreme düzenindeki değişiklikler ve aile planlanması uygulamaları yeni doğanların sayısını azaltarak yaşlıların oranının yükselmesine neden olmaktadır. Ayrıca yetişkinlik çağındaki ölümler azalmakta, dolayısıyla yaşlılık dönemine erişenlerin sayısı artmaktadır.

Günümüzde gelişmiş ülkelerde nüfusun %10’undan çoğu 65 ve daha yukarı yaşlardadır. Az gelişmiş ülkelerde ise bu oran henüz %5’i bile bulmamaktadır. 2000 yılında dünyada ortalama yaşlı sayısı 410 milyon civarındadır. Bu sayının yarısından çoğu az gelişmiş ülkerlerde yaşamaktadır.

Artan yaşlı nüfusunun çoğu kadındır. Kadınlar erkeklerden daha uzun ömürlü olduğu için yaşlı dul kadın sayısı, yaşlı dul erkek sayısından daha fazladır. Diğer bir neden ise erkeklerin genellikle kendilerinden genç kadınlarla evlenmeleri sonucu 65 yaşın üzerindeki kadınların çoğunun kocalarını kaybetmiş olmasıdır.

Yaslilik Nedir adlı konuya yorum yapmak ister misin? Etiketler

*

*

Yorum yapmak ister misin?

Acilservis.pro - Hakaret, imla kurallarına uymayan ve konu ile alakasız yorumlar kesinlikle onaylanmayacaktır.