Şeker Hastalığı Ve Beslenme

Yazar:   Tarih:   Kategori: Alternatif Tıp 

Şeker Hastalığı
Diabet ya da halk arasındaki ifadesi ile şeker hastalığı, kanda şeker miktarının fazla artış göstermesi ve buna bağlı olarak gelişen bir seri rahatsızlığı kapsamına almaktadır. Kan şekerinin daima belli sınırlar arasında olması istenir. Şeker miktarını kanda sabitleyen ve fazla artış göstermesini engelleyen ise pankreas’tan salgılanan insülin hormonudur.
Kan şekeri fazla artış gösterdiğinde pankreas’tan insülin salgılanarak kan şekerini düşürmekte ve bu sayede kan şekeri artış göstermeksizin belli sınırlar arasında sabit tutulmaktadır. Ancak bazen insülin hormonu özellikle de genetik nedenlere bağlı olarak yeterli oranda salgılanamaz. Bu durumda insülin yetmezliği ve buna olarak kan şekerinin yükselmesi meydana gelir. Bu şekilde gelişen Diabet, ‘tip 1 Diabet’ olup rastlanma oranı %5-10 arasındadır.
Bazı bireylerde de insülin hormonu yeterince salgılanmakta olduğu halde kan şekeri sürekli artış eğilimindedir. Bu durum insülin hormonu ile ilgili olmayıp daha çok beslenme ve hayat tarzına bağlı olarak gelişmektedir. Unutulmamalıdır ki fazla alkol doğrudan şekere çevrilerek kan şekerini yükseltebilmektedir. Nikotin ve kafein’in fazlası bile dolaylı yollardan kan şekeri miktarını artırmaktadır. Kan şekerini düşürücü etkide bulunan C ve K vitaminlerinin eksik alımı da şeker hastalığında rol oynayabilmektedir. Aşırı yağlı tüketimde alınan yağın fazlası, tuzlu tüketimlerde de tuzun fazlası rahatlıkla şekere dönüşerek kan şekerini yükseltebilmektedir. Stres dolaylı yollardan hem insülin salgılanmasını bozmakta hem de yağların şekere dönüşümünü hızlandırarak şeker hastalığı riskini artırmaktadır. Hayat tarzı ve beslenmeye bağlı olarak gelişen bu Diabet, ‘tip 2 diabet’ olarak adlandırılmaktadır ve de halk arasında %90-95 oranında rastlanılan diabet tipidir. Bu diabet’i önleyecek herhangi kesin bir tedavi şekli geliştirilememiştir. Ancak yaşam tarzını kontrol ederek, düzenli egzersiz ve bilinçli beslenme ile bu tip diabet’i kontrol altına almak ve sağlıklı bir yaşam sürmek mümkündür.
Diabet hastalığı hangi tipte olursa olsun, her zaman kolay kolay kendini belli etmez. Çocuk, genç, yaşlı pek çok insan şeker hastası olduğu halde uzun yıllar bundan haberdar olmayabilir. Bazen belirtilerin ortaya çıkması 8-10 yıl alabilir. Ortaya çıkan en belirgin iki tipik belirti ise sık susama hissi ile sık idrara çıkmadır. Zira kan şekerinin yükselmesi sonucunda kandaki şeker çevre dokulardan kana su çeker. Kandaki su miktarının artması böbreklerin fazla idrar üretmesine dolayısı ile sık idrara çıkmaya neden olur. Vücuttan idrarla bol su atımı beraberinde sık idrara çıkma isteğini getirir.
Diabetus mellitus yani şeker hastalığının dışında bir başka Diabet daha vardır. Bu diabet Diabetus insipidus olarak adlandırılır, yukarıda anlatılan diabet’le hiç bir ilgisi yoktur. Beyne yakın yer alan pituiter bezin normal çalışmamasına bağlı olarak böbreklerin idrar yapımında suyu idareli kullanamamasına bağlı olarak kandaki şekerin artışı neticesinde meydana gelir.
Diabet’teki en önemli semptomlardan birisi atipik olmasına karşılık halsizlik ve yorgunluktur. Kan şekerinin fazla yüksek olması kanın hücrelere girişini engeller. Vücudumuz, kan ve hücrelerimiz yüce yaradan tarafından o derece titiz bir dengede yaratılmıştır ki kan şekerinin kan da hücre içindekinden daha fazla olması neticesinde kandan hücreye geçiş tam yapılamaz. Bu durum hücrelere yetersiz kan geçişi yani yetersiz gıda besin geçişi demektir. Bu şekilde yeterli şeker ve yağ alamayan hücre, yeterli enerji üretemez ve bu enerji açığı kendini yorgunluk, halsizlik şeklinde gösterir.
Diğer taraftan kan şekerinin yükselmesi yukarıda da ifade edildiği üzere çevreden su toplayarak kan basıncının yükselmesine neden olur. Kan basıncının fazla yükselmesi yani hipertansiyon çok ileri boyutlara eriştiğinde ve kontrol altına alınamadığında göz ve retinadaki damarlara da basınç yapar. Bu basınçla göz ve retina damarlarında iç kanama, tahribat söz konusu olabilir ki tahribatın derecesine göre bu durum bulanık görme’den körlüğe kadar farklı boyutta ciddi görme rahatsızlıklarına neden olabilmektedir.
Özellikle kadınlardaki vajina ve uterus(rahim) ile sidik kesesi hücrelerinin de kanla yeterli beslenememesi ve dokularının ölmeye başlaması neticesinde bu organlar zayıflamaya ve de mikroplara karşı daha duyarlı hale gelmeye başlarlar. Bu nedenledir ki şeker hastaları rahim ve sidik kesesi iltihaplanmalarına karşı daha eğilimlidir.
Kanın hücrelere yeterli geçiş yapamaması hücrelerin enerjiyi yeterli oranda üretememesine neden olurken kişi hücrelere kanı göndermek ihtiyacı ile bol gıda tüketmeye özellikle de şekerli gıdaları tüketmeye başlar. Şeker hastalarının fazla şekerli gıda tüketme eğiliminde olması bu kişilerin hücrelerine kan şekerinin yüksekliğinden dolayı yeterli kan geçişinin yapılamamasından kaynaklanmaktadır. Bu durum karşısında gıda ve enerji yönünden aç kalan hücrelerine şeker gönderebilmek amacı ile daha fazla yemek eğilimine giren birey, tam tersine kan şekerinin daha da artmasına neden olmuş olur. Fazla yeme eğilimi kan şekerini yükseltirken bir yandan da kandaki şekerin çevre dokularda yağ şeklinde depolanması sonucunda şişmanlığa neden olur. Yani kontrol altına alınmayan şeker hastalığı organ yağlanmaları ve şişmanlığı da beraberinde getirir. Damar yüzeylerinin ve kalp kapakçıklarının yağlanması kalp ve damar hastalıklarına neden olurken akciğer ve bronşların yağlanması solunum rahatsızlıklarına neden olur.
Diabet’li hastanın fazla gıda tüketmeye eğilimli bu hali her zaman kendisini şişmanlık şeklinde göstermeyebilir. Hatta çoğu durumda birey fazla yese de bir türlü sabit kilosunu koruyamaz. Kilo vermeye başlar. Zira he ne kadar bol gıda tüketse de kan şekerinin yüksekliğinden dolayı hücreye geçiş yapamayan kan ve içindeki besinler hücreye ulaşamadan idrarla dışarı atılmakta, hücre buna bağlı olarak enerji üretememektedir. Kilo artışının olması için yağa ihtiyaç vardır. Bu yağda vücutta fazla enerjiden elde edilir. Şeker hastalarında enerji fazlalığı bir kenara, yeterli enerji bile üretilemediğinden kas hücreleri arasında yeterli yağlanma söz konusu olamayacak yani kilo alma şekillenemeyecektir. Bu anlattığım, yukarıda bir önce anlattığım kilo artışına tamamen zıttır. Yani şeker hastası kilo alabilir yada tam tersi alamayabilir.
Kan şekerindeki fazlalık olumsuz etkisini diş etleri ve dişte de gösterir. Diş etlerinin fazla kan şekerinden dolayı yeterli kanı alamayıp zayıflaması sonucunda tahrip olması ve buna bağlı olarak ta dişten ayrılmaya başlaması ortaya çıkar. Bu durum dişlerin dökülmesi, diş eti kanamaları yada dişte çürüme ve plak oluşumları şeklinde kendini belli eder.
Kan şekerinin en önemli tahribatı belki de sinirler üzerindedir. Beyin hücrelerinin tahribatı Alzheimer ve Parkinson gibi sinir sistemi hastalıklarına davetiye çıkarır. Eğer sinirlerin tahribatı ayak bölgesinde ise baldır kısımlarında yanma ve ağrı hissi, kollarda ise avuç içinde yanma ve duyarsızlık en fazla hissedilen şikayetlerdir.
Görme Rahatsızlığı
DİABET ——> Enfeksiyona Duyarlılık
Kilo alma veya kilo verme
Yorgunluk, halsizlik
Sinir sistemi hastalıkları (alzheimer, parkinson)
Diş ve diş eti hastalıkları
Kas ağrısı, yanma ve duyu kaybı
Aşağıda Diabet riskini artıran temel faktörler yer almaktadır. Bu faktörleri dikkate alarak şeker hastalığı riskine ne kadar yakın olduğunuzu belirleyin ve ona göre zaman kaybetmeden önleminizi alın.
Genetik: Özellikle tip 1 Diabet genetik faktörlere bağlı olarak gelişebilmektedir. Yani
geçmişinizde uzak yakın akrabalarınızda bu hastalık varsa siz de bu risk altındasınız,
kontrollü olun şeklinde bir uyarı yapmak son derece yerinde olacaktır.
Şişmanlık/aşırı kilo: Fazla olan her yağın şekere dönüşerek kan şekerini artırdığını ve
sizi şeker hastalığına biraz daha yaklaştırdığını unutmayın.
Alkol kullanımı: Her ne kadar kötü kolesterol’ü düşürür, damarları genişletir ve kalbi
destekler deseler de bunları diyen kişiler madalyonun diğer yüzünü ne yazıktır ki
göstermiyorlar. Alınan her yudum alkol kan şekerinizi artırarak sizi Diabet’e sürükler.
Diabet hastalarının büyük çoğunluğu alkol kullananlardır.
Hareketsizlik ve spordan uzak yaşam: Düzenli egzersiz ve spor, fazla yağları enerjiye
dönüştürerek vücuttan uzaklaştırır. Vücutta fazla yağın şekere dönüşerek kan
şekerini artırdığı ve şeker hastalığına kılıf hazırladığı dikkate alındığında
egzersiz ve sporun bu son derece koruyucu rolü rahatlıkla anlaşılabilecektir.
Irk: Esmer ırk ve Hindistanlıların bu hastalığa daha yatkın oldukları dolayısı ile ırk
faktörünün önemli olduğu çok sayıda araştırma tarafından belirtilmiştir.
Yaş: Yaşlandıkça özellikle de otuzlu ve kırklı yaşlardan sonra hücrelerin mide ve
bağırsak yüzeylerinin yaşlanmasına bağlı olarak sindirim zayıflamakta, kan
şekeri hücrelere tam giriş yapamayabilmekte, hormonal metabolizmanın
düzensizliği insülin hormonundaki düzensiz salgılanmaya aynen yansımakta ve bu
durum şeker hastalığı riskini artırmaktadır.
Diabet tip 1 için bireyin yapabileceği ilk uygulama tibbi tedaviye geçerek doktor kontrolü altında insülin almaktır. Ancak gıdaların ayarlanması ve beraberinde egzersiz, sadece tip 2 diabet’te değil aynı zamanda 1. tip diabet’te de oldukça etkilidir ve kan şekerinin kontrolüne büyük ölçüde yardımcı olur.
Hangi tip diabet olursa olsun aşağıda sıralananlar öncelikle şeker hastalığına karşı korunmada son derece yararlı olacaktır.
Şişmanlık daima şeker hastalığı riskini artırır. Zira vücuttaki her fazla yağın şekere dönüşerek kana karışma ve kan şekerini artırma riski vardır. Bunun için yapılması gereken, yağlı beslenmenin terk edilmesi ve yağların eritilmesi için düzenli ve sıkı bir egzersiz programına geçilmesidir.
Kan ve mide içeriğindeki fazla şekeri bağlayan lifli gıdalara ve lif tüketimine önem vermeniz gerekir. Lifler, ilgili kısımda da detaylı değinilmiş olduğu üzere bitkilerin kök, sap, dal, kabuk, çekirdek ve zar gibi suda çözünmeyen kısımlarıdır. Genellikle bizler gıdaları hazırlarken de tüketirken de bu kısımları ayıklar ve kalan yumuşak kısımları tüketmeye yöneliriz. Oysa mide ve bağırsaklarda sindirilmeyen bu kısımlar, mide ve bağırsak boşluğundaki şekerin fazlasını, kansere neden olan maddeleri ve kolesterol’ün fazlasını bağlayarak onların emilmesini ve kana karışmasını engeller. Kendileri sindirilmediğinden idrar ve dışkıya karışarak vücudu terk ederken beraberinde bu fazla şeker, kanserojen madde ve kolesterol’ü de vücuttan uzaklaştırmış olurlar. Yani lif ve lifli beslenme ile kan şekerini düşürebilir, kansere karşı korunabilir, kolesterol’ünüzü normal sınırlar arasında tutabilirsiniz. Kan şekerinizi düşürebilmek için bir kaç pratik tarifi aşağıda veriyorum. Hazırlanışları çok kolay, buna karşılık kan şekerini kontrol altına alma da, ayrıca kolesterol’ü düşürmede de son derece etkili olduğunun altını çizmek istiyorum.
Ispanak saplı salata: Ispanak saplarını benmaride haşlayın(yani buharda haşlansın). Buna sarımsak rendesi, zeytinyağı+ayçicek yağı ve mısır yağı karması(eşit oranlarda bu üç yağın karışımından) ve limon suyu ilave ederek harcı karıştırın. Limon, sarımsak rendesi ve bitkisel yağ karışımını ağız tadınıza göre kendiniz ayarlayın.
Kepek unu: Sabah ve öğle arası bir de öğle ile akşam arasındaki vakitlerde yani öğünler arasında, ancak asla öğünler esnasında olmamak kaydı ile, birer çorba kaşığı dolusu kepek ununu bol su ile yutmaya çalışın. Yutulması biraz zordur, ağza yapışabilir ancak, divertikül, gastrit, kabızlık, basur(hemoroid) gibi sindirim bozukluklarının iyileştirilmesi ile, kan şekeri ve kolesterol’ün kontrol altına alınmasına yardımcı olur.
Salatalık kabuğundan salata: Elma ve salatalık kabuklarını mikserde ufak parçaladıktan sonra limon, az miktar toz şeker ve çok az bitkisel yağ karması ile karıştırın. Hazırladığınız bu karışım hafif tatlımsı ve başta biraz garip karşılayacağınız bir tada sahip olacaktır. Ancak zamanla çok seveceksiniz, üstelik yukarıda belirtilen olumlu etkiler aynen bu salata için de geçerlidir.
Taze bakla ve nohutları haşlayarak limon suyu, bitkisel yağ karması, halka soğan ve sarımsak rendesi, biraz da domates suyu eşliğinde karıştırın. Daima aklınızda bulundurmanızda yarar var. Tüm baklagiller kana karışabilen ve kana karışamayan ama sadece mide ve bağırsak boşluğunda kalan lifler yönünden son derece zengindir. Dolayısı ile bu tür bir salata kan şekerinin kontrol altında bulundurulmasında son derece etkili olacaktır. Sadece bu tarif değil, diğer tüm baklagiller (bezelye, barbunya vb. )le hazırlayacağınız salatalar, zengin lif içeriği ile şeker ve kolesterol’ünüzü kontrol altında tutmanızda etkili olacaktır.
Kızartmayı kesinlikle önermiyoruz. Ancak ille de dinlememek ve kaçamak yapmak istiyorsanız, hiç olmazsa patatesleri kabuklu kızartıp tüketin. Bu şekilde liflerin kan şekerini ve kolesterol’ü düşürücü etkilerinden yararlanmış olursunuz.
Hafif yürüyüşten orta şiddette koşuya, orta şiddetteki aerobik egzersizden, uzun mesafe yüzmeye kadar ne şiddette ve tipte olursa olsun spor ve egzersiz’i günde en az 1 saat olmak üzere uygulayın. Zira
SPOR —–> kaslardaki lipaz enzimini uyarır.
Bu enzim, yağları yağ asitlerine parçalayarak kana karıştırır. Kan yoluyla idrara geçen yağlar bu yolla ve de dışkı ile vücut dışına atılmış olur. Fazla yağın bu şekilde vücutta birikmeden dışarı atılması bu maddelerin şekere dönüşerek kan şekerini yükseltmesi tehlikesini de ortadan kaldırır. Kan şekerinizin fazla yükselmesini istemiyorsanız, az miktarlarda ama sık gıda alın. Yani bir günde 2-3 öğün yemek yerine bu 2-3 öğünde alınan toplam yemek miktarını 6-7 parçaya bölerek günün farklı saatlerinde tüketmek yoluna gidin. Bir seferde fazla gıda alımı demek, fazla kalori alımı demektir. Bir oturuşta çok fazla yediğiniz ve buna bağlı olarak fazla kalori yüklendiğiniz zaman bu kalorinin ancak belli kısmını hareketle veya günlük aktivite ile dışarı atabilirsiniz. Geri kalanı vücudunuzda yağ şeklinde depolanacaktır. Bu yağ da şekere dönüşerek kana karışacak ve kolaylıkla kan şekerini yükseltecektir. Buna karşılık az ama sık yerseniz, hem daha az kalori almış olursunuz, hem de bu aldığınız az kaloriyi bir sonraki gıda tüketimine kadar kolaylıkla vücut dışına hareket veya aktivitelerle atma şansınız olur. Bu şekilde hem yağlanmadan korunarak daha kaslı bir vücut yapısı ve kalp-damar hastalıklarına karşı dirençli bir bünyeniz olur, hem de kan şekeriniz kontrol altında tutulur.
Şeker hastalığı riskini hayatınız boyunca daima göz önünde bulundurun. Bilinçli bir mutfak sizi bu hastalığa karşı koruyacak en önemli yardımcıdır. İşte böyle bir mutfakta bulundurmanız gerekenler:
Lifli gıdalar:
Tatlı patates, Ispanak
Tatlı kabak, Kepek unu
Yeşil biber, Keten tohumu unu
Böğürtlen, Beyaz lahana
Çilek, Karnı bahar
Mısır, Turp
Pirinç, Soya fasulyesi
Mercimek, Soya unu
Bakla, Soya filizi
Nohut, Kuru fasulye
Bezelye, Barbunya
Soğan, Bezelye
Sarımsak, Domates
Enginar, Şeftali
Kereviz, Kayısı
Brüksel lahanası, Pırasa
Brokoli, Yer elması
Elma, Kepekli ekmek
Portakal, Rafine edilmemiş esmer şeker
Limon, Kişniş
Mandalina, Zencefil
Greyfurt, Salatalık

0 yorum yapılmış


    Warning: A non-numeric value encountered in /var/www/vhosts/acilservis.pro/httpdocs/wp-content/themes/acilservis/inc/function-opt.php on line 949
  1. avatar

    ben 7 yıldır şeker hastasıyım. Ramazan ayından buyana 8 kilo verdim sebebini öğrenmek istiyorum yemeklerde seçim yapmıyorum azar azar yiyorum.Lütfen beni bilgilendirin

    meliha10-31 16:45

Şeker Hastalığı Ve Beslenme adlı konuya yorum yapmak ister misin? Etiketler

*

*

Yorum yapmak ister misin?

Acilservis.pro - Hakaret, imla kurallarına uymayan ve konu ile alakasız yorumlar kesinlikle onaylanmayacaktır.