Genetiği değiştirilmiş(GDOLU)ürünler

Yazar:   Tarih:   Kategori: Genel Sağlık 


Dünyada 21. yüzyılın teknolojisi olarak kabul edilen gen teknolojisi, özellikle 1973 yılında yaşanan petrol krizi sonrasında, daha az enerji kullanımı gerektiren alternatif bir teknoloji olarak gelişmiştir. Yeni gelişmeler ile birlikte verimliliğin ve üretkenliğin artırıldığı, yeni ürünlerin üretilebildiği modern biyoteknoloji doğmuştur. Bu gelişmede nüfus artışı, doğal kaynaklardaki daralma ve ekolojik fakirleşme gibi hususların önemli etkisi olmuştur.

Günümüzde, gen teknolojisi ile üretilen ürünlerin güvenilirliği çok tartışılan konular arasında yer almıştır. Tarih boyunca insanoğlu kendi keşiflerinin kimi zaman esiri olmuş, kimi zamanda bazı keşifler bir çok insanın sonu olmuştur. Bu yüzden her buluşa sorgulayarak bakma zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Gen teknolojisinin de bu kaderi paylaşması kaçınılmaz olmuştur. Bu teknoloji her zaman olduğu gibi kötü niyetlilerin kullanımına açık olması yanında, yenilikler ile birlikte gelen bilinmeyenleri de bir risk olarak beraberinde taşımaktadır.

Genetik olarak değiştirilmiş organizmalara, insan sağlığına, çevreye, ekolojik sisteme, tarım sektöründeki çalışanlara verilen zararlar ile doğal organizmaların uluslararası tohum şirketlerince patentlenerek çiftçilere yüksek bedellerle satılması sonucu ortaya çıkan haksız kazançlar ve bu konudaki tekelleşme gibi temel nedenlerle karşı çıkılmaktadır. Ancak bir çok insanın böyle bir sistemin varlığından haberdar olmadığı da bir gerçektir. Dünyada bu konudaki araştırmalarda, GDO’lu ürünler doğru bir şekilde etiketlendiğinde, GDO konusunda kamuoyu bilinçli ise ucuz olsa bile tüketicilerce tercih edilmediği anlaşılmıştır. Yani bilinçli tüketiciler doğal ürünleri tercih etmektedir.

Gen Teknolojisi ve GDO

Gen, Yunanca kökenli bir kelimedir. Doğum, başlangıç anlamına gelen “genos”tan gelmektedir. Yaşamı belirleyen genler DNA sarmalı içinde yer almaktadır. DNA, dört asitten meydana gelmiş ‘dioksiribonükleikasit’in kısa yazılımıdır. Hücre çekirdeğinde kimyasal dille yazılmış yaşamın şifre kodudur. Bu şifre fosfat ve şekerden oluşmaktadır. RNA, ribonükleikasit teriminin kısa yazılımıdır. DNA dan aldıkları genetik mesajları hücre içinde protein üreten birimlere taşımaktadırlar.

Bir canlıya, başka bir canlıdan gen aktarılması veya genetik yapıya müdahale ile yeni genetik özellikler kazandırılmasını sağlayan teknolojiye gen teknolojisi denilmektedir. Bu teknolojiye “Biyo Teknoloji”, “Gen Teknolojisi” veya “Genetik Mühendisliği” gibi isimler verilmektedir.

Gen transferi, bir canlının genlerini taşıyan DNA’sının, bir başka canlının hücresine nakledilmesidir. İlk transfer çalışmaları 1900’lü yılların başlarında yapılmıştır. Yulaf ve meyve sineği hücreleri üzerindeki çalışmalarda bazı bakteriler kullanılmış, bakteri hücresi içerisine yerleştirilen DNA genlerinin bu hücre içerisinde fonksiyonlarını ve çoğalmalarını sürdürdükleri tespit edilmiştir. Bu buluştan sonra, gen mühendisliği mesleği oluşmuştur. Günümüzde de bitkiler, hayvanlar ve insanlar üzerinde gen transferi ile ilgili çalışmalar hızla devam etmektedir.

Gen teknolojisi kullanılarak doğal süreçlerle elde edilmesi mümkün olmayan yeni nitelikler kazandırılmış organizmalar, genetik yapıları değiştirilmiş organizmalar olarak tanımlanmaktadır. Doğal olmayan bir şekilde genetik yapısı değiştirilerek elde edilen gıdalar genetiği değiştirilmiş gıdalar olarak kabul edilmektedir.

GDO’ların Gelişimi

Genetiği değiştirilmiş gıdaların günümüzde bu denli yaygın hale gelmesinde üreticilerin ve tüketicilerin beklentileri çok önemli rol oynamıştır. Daha ucuz bir maliyet ile üretim yapma avantajının yanında ürünün dayanıklılığı ve gıda değeri üzerinde sağlanabilen bir takım üstünlükler bu teknolojinin gelişmesine hız vermiştir. Tabi diğer bir açıdan bu teknoloji tüketici içinde daha ucuz, daha fazla, geç bozulan, her an bulunabilen gıdalar anlamına gelmektedir.

Genetik işlem görmüş tohumlarda, genellikle böceklerin ve virüslerin sebep olduğu hastalıklara karşı direnç gösterecek veya yabani ot öldürücülerine karşı direnç sağlayacak özelliklerin kazandırılması ön planda olmaktadır.

GDO’lu ürünlerin büyük bölümü ABD, Kanada, Arjantin ve Çin’de üretildiği bilinmektedir. Türkiye’de ise 1998 yılından beri patates, mısır ve pamukta deneme amacıyla transgenik bitkiler üretiliyor. GDO’lu ürünler dünyanın bir çok yerinde protestolara neden olmaktadır. Bu protestolar özellikle Hindistan, Çin, Meksika, Arjantin, Filipinler, Fransa, Hollanda gibi ülkelerde yoğunlaşmaktadır.

Son yıllarda ülkemizde genetiği değiştirilmiş gıdalar, çeşitli tartışmalara konu olmaya başlamıştır. Bu gıdaları tüketmenin sağlığa zararlı olduğu, üretiminin engellenmesi ve tüketilmemesi gerektiğini savunanların yanında, tüketilmesinin insan sağlığını olumsuz yönde etkilemediğini savunanlar da bulunmaktadır.

Dünyada genetik olarak değiştirilmiş ürünler en çok ABD’de üretilmektedir. Arjantin, Kanada, Çin, İsrail onu takip etmektedir. Avrupa Birliği ülkeleri ise bu konuya daha tutucu yaklaşmaktadır. Ancak, genetiği değiştirilmiş ürünlerin belirli koşullarla kullanımına izin vermişlerdir. Türkiye’de ise bu konuda yasal boşluk ve altyapı eksikliği olmakla birlikte, genetiği değiştirilmiş gıdaların tüketiminin söz konusu olduğu bilinmektedir.

Çoğunlukla soya, mısır, pamuk, kanola, patates, domates gibi bitkilerde gen değişimi yöntemi kullanılmaktadır. Bu ürünlerdeki genetik değiştirme faaliyetleri, zararlı böceklere ve yabani ot ilaçlarına, ürünlerin dayanıklılığın artırılmasına yönelik olarak gerçekleştirilmektedir.

GDG’lara Karşı Olanların Görüşleri

Genetik çeşitliliğin azalması ve gen kaynaklarının yok olma ihtimali çok yüksektir. Çok büyük coğrafyalarda tek yönlü yapılan tarım ile beraber o coğrafyaya ait biyolojik çeşitlilik geriye dönülmez bir şekilde azalıp yok olmaktadır. Bunun nedeni ise, mono kültür tarım ile her türlü hastalık ve zararlılarda meydana gelebilecek dengesizliklerdir. Neticede bu durum yaban bitki ve hayvan popülasyonun da telafisi imkansız hasarlara neden olacaktır.

Genetiği değiştirilmiş mikroorganizmalar, gıda olarak tüketildiklerinde girmiş oldukları hayvan ve insanlara ait canlı organizmalarla birleşme, onu yok etme, onu başkalaştırma ve neticesi belli olmayan tuhaf bir birleşik organizmanın meydana gelme ihtimali çok yüksektir.

İnsan ve hayvan sağlığı üzerinde GDO’ların; antibiyotiklere dayanıklılık, transfer edilen genlerin insan ve hayvan bünyesindeki bakterilerle birleşme ihtimali, olası toksik etkiler ve olası alerjik etkileri bulunduğu iddia edilmektedir.

Uygulanan teknik yöntemlerde oluşabilecek ve teknolojinin bilinmeyen sahasında kalan herhangi bir sürpriz ile, elde edilen gıdalarda şaşırtıcı menfi neticeler ile karşılaşılabilir. Çünkü genetik müdahale ile tabii denge üzerinde yapılan bu etkiler, istenmeyen dejenerasyonlara (bozulmalara) da sebebiyet verebilir. Böylece sürpriz bir şekilde çok kalitesiz ve niteliksiz ucube ürünler elde edilecektir.

Sosyal ve ekonomik anlamda, genetik olarak değiştirilmiş bitki tohumları üretiminin büyük ABD şirketlerinin (Monsantao, Novartis, Sygenta, Aventis…) tekelinde olması, bu şirketlerin genetiği değiştirilmiş tohumların patentini alarak, hukuken kendilerinin rızası olmadan bu tohumların kullanılmasını engellemeleri neticesinde, ortaya çıkacak tekel ve haksız rekabetin çok ciddi sorunlara yol açacağı ileri sürülmektedir.

Genetiği değiştirilmiş mikroorganizmaların toprak mikroorganizma yapısına menfi etkileri olacaktır. Teknolojik müdahaleler ile değişikliğe uğratılmış mikroorganizmalar, asıl ve hayati öneme haiz olan toprak bünyesindeki mikroorganizmaları menfi yönde etkileyerek mikro dengeyi bozabilecek, hatta bir çoğunun yok olmasına sebebiyet verebilecektir.

Genetiği değiştirilmiş tohumlardan elde edilen ürünlerin tekrar tohum olarak kullanılamaması nedeniyle, tarımsal üretimde en temel ve en eski yöntemlerden olan, kendi ürününden tohum elde etme imkanının ortadan kalması neticesinde, bu tür tohum üreten ülke ve/veya firmalara bağımlı hale gelinmesi ve tohum fiyatlarının yükselmesi gibi ciddi sakıncaların kaçınılmaz olacağı ileri sürülen görüşler arasındadır.

Aktarılan genlerin diğer alanlara ve doğal çevreye sıçraması kuvvetle muhtemeldir. Teknolojinin bir parçası olan gen aktarımı neticesinde genlerin istenmemesi durumunda bile diğer canlı ve tabii çevreye sıçraması sonucu, kontrolsüz bir açılım ve ardından biyolojik felaket olabilecektir.

Doğal zincirin bir halkası olan böceklerin beslenme zinciri içerisinde bu organizmalardan etkilenip, değişikliğe uğrayarak oldukça dirençli bir mekanizma geliştirebilmeleri riski vardır.

Ayrıca bir diğer iddia da, virüs kaynaklı genlerin, diğer virüslere gen transfer etme ihtimalinin olduğu yönündedir.

GDG’ların Lehine Olanların Görüşleri

Binlerce yıldan beri, geleneksel bitki yetiştirilmesinde, zaten bitkilerin seleksiyonu ve çaprazlaması yapılarak, istenen özellikleri taşıyan bitkiler elde edilmeye çalışılmakta, bu esnada ise istenmeyen bir çok başka gen de aktarılmakta iken, çok daha hassas olan gen tekniği ile istenilen özelliklere çok daha kolay ulaşılabilmektedir.

Amerika’da 1990’lı yılından beri genetik olarak değiştirilmiş ürünlerin kullanılmaya başlandığı ve günümüzde markette yer alan gıda ürünlerinin önemli bölümünde, gen teknolojisinin kullanılmasına karşın, Amerika’da bugüne kadar bu durumdan kaynaklanan ciddi bir sağlık problemi ile karşılaşılmadığı iddia edilmektedir.

Genetik olarak değiştirilmiş ürünler ABD’de pazara sunulmadan önce Amerikan Gıda ve İlaç Maddeleri Dairesi, Tarım Bakanlığı ve Amerikan Çevre Dairesince ciddi olarak incelenmekte, gerekli bilimsel çalışma ve incelemeler yapıldıktan sonra ürünlerin kullanımına izin verilmektedir. Bu kuruluşların ve üretici firmalar bu tür ürünlerin, insan ve hayvan sağlığı ile çevre üzerindeki etkilerini bilimsel olarak incelenmekte ve izlemektedir.

Dünya nüfusu hızla artarken çevresel nedenlerle ekilebilir tarım alanları azalmakta olduğundan dünyanın bir çok yerinde yaşanan açlık problemlerinin artmasına kesin gözüyle bakılmaktadır. Genetik olarak geliştirilmiş tarım ürünlerinin hem günümüzde yaşanan ve hem de gelecekte yaşanması kuvvetle muhtemel olan açlık problemlerine çözüm olacağı da iddia edilmektedir. Genetik devrim neticesinde hem verim artışı sağlanacağı, hem de her türlü iklim ve çevre koşullarında ürün alınabilmesine imkan yaratacağı öne sürülmektedir.

Uygun olmayan şartlarda bile yetişebilen ürün çeşitleri ortaya çıkabilecektir. Çok zor şartlara bile dayanabilen inatçı bir yapıya sahip güçlü ürün çeşitlerinin elde edilebilmesi neticesinde tarımsal üretim daha yaygın ve fazla olacaktır.

Genetiği değiştirilmiş ürün yetiştirilmesinde, yabancı haşarat ve otlar için ilaç kullanımının azalacağı ve bu durumun da hem maliyetleri düşüreceği hem de çevreye verilen zararların azalacağı da dile getirilmektedir.

Gen teknolojisi ile ürünlerin besin özelliklerinin artırılmasına yönelik çalışmalar yapıldığı, tahılların, meyve ve sebzelerin daha fazla besin değerine sahip olmasının sağlanmasına çalışıldığı, tüketiciler açısından gıdaların olumsuz bulunan özelliklerinin (Çabuk bozulmayan meyveler, tadı derecelendirilmiş yiyecekler elde edilmesi gibi) bertaraf edilmesi için çalışmalar yapılmasının da ciddi faydalarının olacağı ileri sürülmektedir. Besin öğelerince zenginleştirme imkanının kullanılması ile istenilen içerikte (A vitamini, demir katkısı vb.) gıda elde edilebilecektir.

Ayrıca bu tür gıdaların içerisine aşı yüklemesi yapılma şansı ile birçok hastalığın mücadelesinde pratik ve ucuz yöntemlerin sağlanması mümkün olabilecektir.

Yadsınamayacak Riskler

Gen teknolojisi ile elde edilmiş olan ürünlerin genetik müdahaleler esnasında arzu edilmeyen ve beklenilmeyen nitelikler kazanması ihtimalinin çok yüksek olduğu bilim çevrelerince kabul edilmektedir.

Her bir türün kendi içindeki genetik çeşitliliğin korunması güç hale gelmektedir. Modern tarım birçok çiftçiyi verimi yüksek tek tip bitki ve hayvan çeşitlerine yöneltmektedir. Gıda üreticileri çeşitliliği bir kenara bıraktıklarında, kimi özelliklerle birlikte çeşitler ve ırklar da ortadan kaybolabilmektedir. Gen havuzundaki bu daralma kaygı vericidir. FAO (Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü) tahminlerine göre tarımsal ürünlerdeki genetik çeşitliliğin yaklaşık dörtte üçü son yüzyıl içinde kaybedilmiştir. 6.300 hayvan ırkından 1.350’si ya tamamen yok olmuş ya da yok olma tehdidi altındadır. Bu bakımdan, bitki ve hayvanların gen bankalarında, botanik bahçelerinde ve hayvanat bahçelerinde korunmasına yönelik küresel çabalar büyük önem taşımaktadır. Ancak, tarım yapılan alanlarda ve doğada biyolojik çeşitliliğin korunması da en az bunun kadar önemlidir. Çünkü tabiatta dengeleri bozmak hızlı ve kolay, eski haline döndürmek hem masraflı, hem de oldukça güçtür. Kaybolan biyolojik çeşitliliği geri kazanmak neredeyse imkansızdır.

Gen teknolojisi ile üretimde, insan ve çevre sağlığını olumsuz yönde etkileyebilecek sonuçların ortaya çıkma ihtimalinin oldukça yüksek olduğu yadsınamaz.

Dünyada 840 milyon insan hala açlık çekmektedir ve bundan çok daha fazla sayıda insan da yetersiz beslenmeye maruz kalmaktadır. Bu güne dek sergilenen küresel çabalara rağmen dünyadaki açların sayısının azaltılabilmesi adına yeterli mesafe alınamamıştır. Ancak asıl sorun acaba yetersiz gıda üretimi midir? Yoksa haksız ve dengesiz paylaşım, hırs ve ülkelerarası politik çekişmeler mi bu sonucu yaratmaktadır?

Tarımda en çok üzerinde çalışılan özellikler, hastalıklara ve zararlılara karşı, yabancı ot ilaçlarına karşı dayanıklılık, meyve olgunlaşma sürecinin değiştirilmesi, raf ve depolama ömrünün uzatılması ve aromanın arttırılmasıdır. Bu teknolojinin en başarılı olduğu bitkiler, domates, patates, mısır, soya fasulyesi, pamuk, tütün ve kolzadır. Bu alanda en fazla üretim ve çalışma yapan ülkeler, ABD, Arjantin, Kanada ve Çin’dir.

Günümüzde genetiği ile oynanmış pek çok ürün bulunmaktadır. Özellikle mısır, domates, patates, pirinç, soya, buğday, kabak, bal kabağı, ayçiçeği, yer fıstığı, bazı balık türleri, kolza, kasava, papaya bunların başında gelmektedir. Bunların dışında muz, ahududu, çilek, kiraz, ananas, biber, kavun, karpuz, kanola gibi ürünlerle ilgili çalışmalar yapılmaktadır. Mısır ve soya genleriyle oynanmış bitkiler arasında ilk sıralarda yer aldığı için bu bitkilerden üretilen yan ürünlerin kullanıldığı bütün ürünler GDO’lu olma riski taşımaktadır. Mısır ve soyadan üretilen yağ, un, nişasta, glikoz şurubu, sakkaroz, fruktoz içeren gıdalar günlük tüketim maddeleri arasında yer almaktadır. Örneğin bisküvi, kraker, pudingler, bitkisel yağlar, bebek mamaları, şekerlemeler, çikolata ve gofretler, hazır çorbalar, mısır ve soyayı yem olarak tüketen tavuk ve benzeri hayvanlardan elde edilen gıdalar ve pamuk GDO’lu olma riski taşıyanların başında gelmektedir.

Yasal Düzenlemeler

Nairobi’de 24.05.2000 tarihinde imzalanan “Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesinin Biyogüvenlik Kartagena Protokolü” 17.06.2003 tarihli, 4898 sayılı Kanun ile onaylanarak, 24.06.2003 tarihli, 25148 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmış, ayrıca konuyla ilgili olarak Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesinin Biyogüvenlik Kartagena Protokolünün Onaylanması Hakkında 2003/5937 sayılı Karar da 11.08.2003 tarihli, 25196 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.

Kartegana Protokolünün amacı, insan sağlığı üzerindeki riskler gözönünde bulundurularak ve özellikle sınır ötesi hareketler üzerinde odaklanarak, biyolojik çeşitliliğin korunması ve sürdürülebilir kullanımı üzerinde olumsuz etkilere sahip olabilecek ve modern biyoteknoloji kullanılarak elde edilmiş olan değiştirilmiş canlı organizmaların güvenli nakli, muamelesi ve kullanımı alanında yeterli bir koruma düzeyinin sağlanmasına katkıda bulunmak olarak belirlenmiştir.

Gen teknolojisi kullanılarak üretilen gıdaların risk taşıdığı görüşü bir çok gelişmiş ülkede daha ağır basmaktadır. Bu nedenle de özellikle AB üyesi ülkelerde bu konuda gerekli güvenlik tedbirlerinin alınması amacıyla gerekli yasal düzenlemeler yapılmıştır. Ülkemizde ise henüz gen teknolojisi ve genetiği değiştirilmiş organizmalar konusunda herhangi bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Dünyadaki gelişmelere paralel olarak bir an evvel biyogüvenlik yasasının çıkarılması gerektiği düşünülmektedir.

Gen teknolojisi ile elde edilen gıdaların risk taşıdığı, kontrolsüz bir şekilde tüketilmesinin doğru olmadığı yadsınamaz bir gerçektir. Ancak genetik olarak değiştirilmiş gıdalar ile ilgili lehe veya aleyhe olan görüşler incelendiğinde bu tür gıdalara tamamıyla evet veya hayır demekte oldukça zordur. Yani, genetiği değiştirilmiş gıdalar artık dünyanın bir gerçeği haline gelmiştir. Sınırların kalktığı globalleşen günümüz dünyasında bu gerçekten kaçamayacağımızın bilincinde olmamız ve bir an evvel gen teknolojisi konusundaki tüm altyapı ve teknolojik eksikliklerimizi gidermemiz bir zorunluluktur. Zira bu teknolojiye sahip olmak aynı zamanda bu tür gıdaların risklerinin ve zararlarının bilincinde olmak anlamına da gelmektedir. Kanımca bu teknolojiden faydalanmaktan çok risklerinden korunabilmek için bu konuda gerekli altyapı ve teknolojiye sahip olmamız gerekmektedir. Diğer taraftan, bir an evvel biyogüvenlik yasasının çıkarılması ve genetiği değiştirilmiş gıda ithalatının kontrol altına alınması da bir zorunluluktur. Ayrıca tarım alanlarının genişliği, verimliliği, ürün zenginliği açısından dünyanın bir çok ülkesine göre oldukça şanslı olduğumuz gerçeği göz ardı edilmeden organik tarımın teşvik edilmesi gerektiği düşünülmektedir.

bitkiler hakkında yapılan biyoojikçalışmalarbiyoteknolojiyle ilgili türkiyede yapılan çalışmalardünyada gdodünyada gdo'lu tarım ürünü üreten ülkeler ve tarım alanları 2010g d o lu ürünlerin insanlara ve cevreye zararları niçin üretildiği kısacagdo ' lu ürünlerin neden oldukları hastalıklarGDO hangi hastalıklar çıkargdo ile ilgili gelişmeler 2010gdo lu besinlerin elde edilme yöntemigdo lu dünyadaki etkilerigdo lu maddeler nelerdirgdo lu maddelerin türkiyede kullanım alanlarıgdo lu mikroorganizmalargdo lu ürünler hangi hastalıklara neden olurgdo lu ürünler sonucu hastalıklargdo lu ürünlerden kurtulma yollarıgdo lu ürünlerin dünyadaki etkilerigdo nedir ananas tadında çilekgelecekte sağlığımızı etkileyebilecek teknolojik ürünlergelecekteki teknolojik ürünlergenetiği değiştirilen (gdo lu)meyve ve sebzelergenetiği değiştirilmiş gdo lu ürünlerin üretilmesigenetiği değiştirilmiş meyve ve sebzelergenetiği değiştirilmiş organizmaların insan sağlığına etkileri vikipediGenetiği değiştirilmiş ürünler resimlerigenetigi oynanmış ürünler nasıl anlaşılırgenetiğiyle oynanmış hayvansal ürün zarar ve yararlarıgenetiğiyle oynanmış ürünlerin zararlarıgenetik özelliği değiştirilmiş gıda veya başka tüketim maddeleri gazete küpürlerihazır çorbalarda kullanılan mikroorganizmalarsağlık teknolojik ürünlertohumlarda biyoteknolojiktohumlarda biyoteknolojik çalışmalartohumlarda hastalıklara dirençtohumlarda hastalıklara direnç biyolojik çalışmalarıtohumlarda hastalıklara direnç ile ilgili olarak yapılan biyoteknolojik çalışmalartohumlarda hastalıklara direnc ile ilgılı olarak yaplıan biyoteknolojiktohumlarda hastalıklara direnç nasıl sağlanır?Tohumlarda hatalıklara direnç ile ilgilitohumlardadirenç ile yapılan biyoteknolojik çalışmalartohumlardaki hastalıklara direnc ile ilgili olarak yapılan biyoteknolojik calısmalartürkiyedeki gdo alanları

Genetiği değiştirilmiş(GDOLU)ürünler adlı konuya yorum yapmak ister misin? Etiketler

*

*

Yorum yapmak ister misin?

Acilservis.pro - Hakaret, imla kurallarına uymayan ve konu ile alakasız yorumlar kesinlikle onaylanmayacaktır.