Distimi Nedir Distimi Depresyon

Yazar:   Tarih:   Kategori: Genel Sağlık 

Distimi Nedir, Distimi Depresyon

Distimi hafif şiddette, süreğen bir depresyondur. Distimisi olan bir kişi işlevsel olabilir ama tam kapasiteyle değil. Distimi genellikle uzun süre devam eden ümitsiz, duyarlı, endişeli, kaygılı ve huzursuz olmaya eğilimle ilişkilidir.

Distimik iseniz, kısa süreli mutluluk dönemleriniz olabilir. Distimi tanısı al­manız için her zaman keyifsiz olmanız gerekmez. Ancak günlük stresler ve hayal kırıklıkları sizi kolaylıkla umutsuz ya da huzursuz duygudurumunuza geri itebilir. Kendinizi kolayca bunalmış, stresli ve yaşam sorunlarından dolayı tü­kenmiş hissetme eğiliminde olacaksınız. Arkadaşlarınız ve aileniz, sizin ba-şetmeye çalıştığınız zorluklara karşı çok fazla tepki verdiğinizi düşündükleri için, size yakınlık duymakta zorlanabilirler. Bu sizi bu kadar “zayıf” olmaktan dolayı hem öfke, hem de utanç duymaya sevkedebilir.

Distimi ciddi bir hastalıktır. Yine de bunu çekiyorsanız, belirtileriniz sizin hasta olduğunuzu açıkça farkettirecek kadar bunaltıcı değildir. Bunun sonucu olarak, distimi sıklıkla tanınmaz. Sıklıkla kötü bir huy ya da kişilik problemi olarak yanlış bir şekilde değerlendirilir. 1980’e kadar Amerikan Psikiyatri Bir-liği’nin resmi tutumu bile distiminin bir kişilik sorunu olduğu şeklindeydi (APB, depresyon gibi hastalıkların tanı ve tedavisinde uzmanlaşan tıp dok­torlarının ulusal organizasyonudur). Bu karışıklığın sonucu olarak, distimi sık­lıkla ya tedavi edilmez ya da sakinleştiriciler ya da psikoterapi kullanılarak ye­tersiz bir şekilde tedavi edilir.

Distiminin ne kadar kolaylıkla gözden kaçtığını ve yanlış tanı konduğunu ye­terince anlatmam mümkün değil. Belirtiler sıklıkla o kadar sinsi ve o kadar ki­şinin bir parçası gibidir ki “onlar böyledir” diye düşünülür.

Distimiyi fark etmedeki zorluğun bir parçası majör depresyondaki stan­dart belirtilerin distiminin sinsi belirtilerini kapsamamasından kaynaklanır. San Diego’daki California Üniversitesindeki üç psikiyatrist (Stepnen Schuchter, Nancy Downs ve Sidney Zisook) bu sinsi belirtileri, belirti olarak ad­landırmak yerine onlara “depresyonun dili” demişlerdir. Bu dil kendini, tipik olarak depresyonla ilişkilendirdiğimiz iştah kaybı, uyku bozukluğu ve intihar düşünceleri gibi belirtiler yerine, ilişki ve iş problemlerinde ve benlik duygusu gibi alanlarda ifade eder.

Örneğin, distimisi olan bir kadın tekrarlayan bir şekilde eşinin ye­tersizliklerinden yakınır. Bu yetersizlikler bir noktaya kadar gerçek olabilir ancak kadın bunları abartır ya da uygunsuz şiddette bir acı ve öfkeyle tepki verir. Bir süre eşi ona uyum sağlamaya çalışır ve değişmeyi dener. Ancak bir süre sonra kadını hiçbir şeyin memnun etmeyeceğini hissetmeye başlar. Er­keğin benlik algısı sağlam değilse ve kendini aşırı suçlu hissetme eğiliminde ise o zaman kendi bakış açısını kaybetmeye başlar. Kendi sorununun nerede bittiği ve eşininkinin nerede başladığını ayırt edemez olur. Suçluluk, en­gellenme, cezalandırma isteği ya da çaresizlik ve hiçbir şey yapamama duy­gusuyla geri çekilebilir. Ya da eleştirilmeye duyarlıysa ve dürtü denetimi zayıf ise öfkesini kontrol edemez ya da aşağılayıcı bir hale gelebilir. İlişkileri bir sar­mal halinde çirkin tartışmalara doğru ilerler ya da en iyi durumda bir birleriyle çok az konuştukları bir “soğuk savaş”a dönüşür.

Benim gördüğüm çiftler arasında, bu modele sahip olanların büyük ço­ğunluğu kesinlikle birinde veya ikisinde birden bu sorunlara neden olan bir duygudurum bozukluğu olabileceğiyle ilgili bir düşünceye sahip değildi. İle­tişim sorunları olduğuna ya da eşlerinin ciddi bir kişilik bozukluğu olduğuna inanıyorlardı. Depresif hastalık gibi ortak bir düşmanı suçlamak yerine bir­birlerinden hoşlanmamaya ve birbirlerini suçlamaya başlıyorlardı.

Distiminin depresif hastalıkla biyolojik ve genetik bağlantıları olduğu gös­terilmiştir. Bu bir kişilik sorunu değildir. Antidepresan ilaçların uygun tipte bir psikoterapi ya da evlilik ve aile danışmanlığıyla birleştirilerek kullanıldığı uygun bir tedavi sıklıkla hastada ve ailesinin yaşam kalitesinde çok büyük düzelme yaratmaktadır.

Distimi, hafif şiddette, kronik bir depresyondur. Tanı sınıflandırma­larında, mizaç bozukluklarının diğer türlerinden ayrılmış olsa bile, bazı araştırmacılar distiminin depresyonun ayrı bir şekli olduğuna inanmamakta­dırlar.

Birincisi, “saf distimik” olan kişiler bulmak oldukça zordur. Bu, kişilerin daha evvel bir majör depresyon atağı geçirmeden sadece hafif şiddette, kro­nik depresyonları olması anlamına gelir. Pek çok distimik hasta aslında daha önce geçirilmiş bir majör depresif atağın tortu belirtilerinden yakınan ki­şilerdir.

İkincisi, distimisi olanların çoğu bir majör depresif atak ya da hipomanik atak geçirmektedir. Distimi ayrı bir hastalığı değil, aslında daha ağır bir has­talığın başlangıç evrelerini temsil ediyor olabilir.

Üçüncüsü, majör depresyon, distimisi olan hastaların akrabalarında, dis­timisi olmayan hastaların akrabalarından daha sık ortaya çıkmaktadır.

Günümüzde distimiye ait olarak değerlendirdiğimiz belirtilerden yakınan bir hasta için bunun önemi şudur: Kanıtlar distiminin belirtilerinin de, en az majör depresyon belirtileri kadar antidepresanlarla iyileştiğini göstermektedir. Ya­şamınızın kalitesi muhtemelen, uygun bir tedaviyle, çok büyük bir oranda dü­zelecektir.

Distimisi olanlar işlerini sürdürebildiği için -her ne kadar bunu fazladan bir efor harcayarak yapsalar da- sıklıkla bir hastalıkları olduğunu farketmezler. Arkadaşlar, aile ve hastanın kendisi, hastalığa özgü karamsarlık ve sinirliliği, özellikle de bu özellikleri yaşamlarının büyük bir bölümünde taşıdıkları için, ki­şiliğin bir parçası olarak görebilirler.

Distiminin belirtilerini farkedemeyen psikoterapistler, bu belirtiler sanki sadece psikolojik sorunların yansımasıymış gibi, sadece psikoterapiyle tedavi etmeye kalkarlar. Bu hastayı yıllarca gereksiz yere acı çekmeye mahkum ede­bilir.
Bir kişinin distimi tanısı almak için sadece iki yıl boyunca hafif düzeyde depresyonu olması yeterli olmasına karşın pek çoğu hastalığı ço­cukluklarından beri taşırlar. Bu “erken başlangıçlı distimi” olarak bilinir.

Alice kendini bir çocukken kederli olarak hatırlamaktadır. Kendi başına be­bekleriyle oynarken bir yalnızlık duygusu yaşadığını anımsayabilmektedir. “Her zaman kendimi biraz yabancı hissettim” demektedir “ve hiçbir zaman diğer ço­cukların beni kabul ettiklerinden emin olamadım. Kendimle ilgili farkında ol­duğum şeylerden acı çekerdim ve kendime güvenim eksikti.” Annesi sinirlilik dönemleri ve öfke patlamaları geçirir ve çocuklarının ya da eşinin söylediği, bir reddetme gibi yorumlanabilecek her şeye karşı aşırı duyarlıydı. Çok fazla gü­venceye gereksinimi vardı. Alice annesini “memnun etmesi zor” olarak anım­samaktadır. Alice yıllar sonra annesinin bir kez intihar denemesinde bu­lunduğunu öğrenmiştir. Alice’in babasının bir içki sorunu vardı ve içtiği zamanlar sık sık eşine ve çocuklarına karşı aşağılayıcı sözler söylüyordu.

Alice sıklıkla kendisini yetersiz ve kötü bulur ve başarısız olacağından kor­kardı. İstediği kadar iyi olamadığında birkaç günle bir hafta arasında bir süre kendini ters ve mutsuz hissederdi. Bazen yaşıtı olan çocuklar onunla dalga ge­çerlerdi. O, bununla nasıl başedeceğini bilemez ve sıklıkla çok incinirdi. Ağ­layan bebek olarak yayılmış bir ünü vardı. Genç kızken çekici bir görüntüsü ol­duğu halde yeterli özgüveni olmadığı için kimseyle çıkmazdı.

Alice kederli olmaktan yakınmazdı ve okulda hiç sorun yaratmadı. Ai­lesinin ve öğretmenlerinin farkettiği sorunlar -örneğin zaman zaman olan ka­ramsarlığı, sinirliliği ve duyarlılığı- kişiliğine atfedilirdi. “Bu onun her zamanki hali” derlerdi.
Aile ve öğretmenler depresyonun bu erken işaretlerini atladıkları için suç­lanamazlar. Bunlar sıklıkla oldukça sinsidirler ve çocukluğa ait normal sorunlardan kolayca ayırt edilemezler. Pek çok aile çocuklarının depresif has­talığı olabileceğinin bile farkında değildir. Aslında, çocukların da depresyon geçirebileceğini uzmanlar da son yıllarda farkettiler.

Alice, okulda başarılı olduğu halde, yeterince iyi olamadığı düşüncesi aka­demik olarak daha zorlu dersler almasını engelledi. Standart testlere girmesi gerektiğinde sıkıntısı onun için gerçekten engelleyici oldu. Test puanları onun gerçek düzeyini yansıtmadı. Orta düzeydeki test puanları onun kendisini daha da kötü hissetmesine neden oldu. Atletik takımlara katılma ya da ders dışı et­kinliklere girme konusunda da kendini zorlamamıştı. İyi bir flütçü olduğu ve okul korosunda çaldığı halde, beceremeyeceğinden korktuğu için solo çal­maktan kaçndı. Alice’in edindiği birkaç arkadaş onun kadar zeki ya da ye­tenekli değildi. Bu şekilde kendini daha yeterli hissediyordu. Tek başına olduğu zamanlar kendini yalnız ve üzüntülü hissetmesine rağmen, arkadaşlarla birlikte değil tek başına yapılan etkinlikleri tercih ediyordu.

Depresif bir çocuk genellikle tedbirli bir çocuktur. Sağlam olmayan bir benlik algısı doğal olarak genç birinin sosyal, fiziksel ve düşünsel alanlarda zorlayıcı uğraşlardan kaçınmasına neden olur.

Alice 1972de üniversiteye başlamak için uzağa gidince ilk majör dep­resyon atağını geçirdi. Çevre değişikliği, sosyal baskı ve yoğun akademik yarış ortamı onun için huzursuz ediciydi. “Lisedeyken, akademik olarak küçük bir gölde yüzen büyük bir balıktım. Birlikte takıldığım insanlar benim kadar iyi de­ğillerdi. Üniversitede” diye devam eder “herkes akıllıydı ve ben kendimi bir tür geri kalmış gibi hissettim.” Alice herkesin birileriyle çıktığını da farketti. Utan­gaçtı ve sosyal becerileri çok az gelişmişti, bu yüzden kampüsteki genç er­keklerin pek fazla dikkatini çekmedi. Bu onun kendisini daha da kötü his­setmesine neden oldu. Ona geçici süre ilgisi olan bir erkek onunla ilgilenmeyi sürdürmeyince (erkek onun ters ve pek eğlenceli olmayan biri olduğunu his­sediyordu) mahvoluyordu. Kendine güveni ve benlik algısı giderek azaldı.

İnsanların yaşamlarındaki geçiş noktalan, sıklıkla bir duygudurum bo­zukluğunu ortaya çıkarmak için yeterli strese neden olur. Özellikle, er­genlikten genç erişkinliğe geçmek stresli olabilir. Kişi yeni, büyük so­rumluluklar ve zorlukları üstlenmek zorunda kalır. Duygudurum bozukluklarıyla ilişkili olabilecek diğer geçiş dönemleri çocuk sahibi olmak, iş kaybı ya da mesleki hayal kırıklıkları, boşanma ve emeklilik olabilir.

Bir ilişkinin bitmesi depresyon için önemli bir tetikleyici olabilir. Böyle bir kayıptan dolayı kederli hissetmek normalken depresif hastalığın ortaya çık­ması normal değildir.

Alice’in üzerine tatsız bir karamsarlık duygusu çökmüştü. İçmeye başladı. Hayatın yaşamaya değer olmadığını düşünmeye başladı. Çok uyumasına rağ­men kendini gün içinde yorgun hissediyordu. Derslerine çalışmak için kendini motive etmede zorluk çekiyordu. Okuma ödevine konsantre olamadığını farketti. Notlan düştü. Çok yemek yediği için kilo aldı. Yine de devam etmeyi becerebiliyordu.
Alice’in arkadaşlarının hiçbiri depresif hastalığa yakalanmış olabileceğinden şüphelenmediler. Onun sadece yürümeyen bir ilişkiden dolayı üzüntülü ol­duğunu tahmin ettiler. Annesiyle konuşup kendisini nasıl berbat hissettiğinden söz ettiğinde, annesi bununla ilgilendi ancak kızının hasta olduğunu far-ketmedi. Kendi belirtileriyle kızınınkiler arasında bir bağlantı görmedi. Ancak, kızının çektiği acıdan tamamen kendisini sorumlu tutarak suçluluk ve utanma hissetti.

Bir arkadaşı Alice’e üniversitenin ruh sağlığı merkezinden söz etti ve biriyle konuşmasının ona yardımcı olabileceğini söyledi. Alice bundan huzursuzluk duysa da bir randevu aldı. Konuştuğu terapist ona karşı çok iyiydi ve neler ge­çirdiğini anlıyor gibiydi. Alice’e ailesini sordu. Alice annesi ve babasından söz ederken kendisini bir miktar rahatsız hissetti. Sanki onlara ihanet ediyormuş gi­biydi. Annesi ona, her zaman, aile içinde olanları kendisine saklamayı öğ­retmişti. Terapist Alice’in babasının bir alkolik olduğunu anladığında, alkolik ai­lelerde acı veren duyguların içerde tutulmasının adeta yazılı olmayan bir kural olduğuna dikkat çekti.

Alice yüreğindekileri dökmeye başlayınca kendini oldukça rahatlamış his­setti. Fakat birkaç saat içinde karamsarlık yine üzerine çöktü. Yine de te­rapistle konuşmak rahatlatıcıydı, ama ara sıra yapıldığında. Daha sonraki otu­rumlarda, terapist Alice’in akademik ve sosyal olarak hiçbir zaman kendisinden memnun olmamasının, nasıl memnun edilmesi zor bir anne ve içkili olduğu za­manlar memnun edilmesi mümkün olmayan bir baba tarafından yetiştirilmekle ilgili olduğundan söz etti. Onu reddeden erkek arkadaşı tüm bunları yeniden canlandırmıştı.
Terapist intiharla ilgili düşünceleri araştırdığı halde, Alice depresyon be­lirtileriyle ilgili soru sormadı. Ayrıca Alice’in annesi ve babası tarafındaki mizaç bozukluğu belirtilerini dikkatlice araştırmadı.

Bu terapistin eğitimi kişilerin sorunlarını anlamada psikososyal sorunlara ağırlık vermekteydi. Alice’in depresyonunu alkolik bir baba ve depresif bir anne ile yetişmesinin ışığında görebiliyordu. Erken dönemde böyle bir çevre içinde bulunmak, depresyona olası bir yatkınlığı kalıtım yoluyla alma ko­nusunda kesinlikle Alice için koruyucu olamamıştır. Hatta, erken dönemdeki bu çevresel stres distiminin çocuklukta başlamasını tetiklemiş olabilir. Fakat alkolik bir ev ortamında yetişmenin, depresyon duygularına neden olsa da, tek başına depresif hastalığa neden olacağıyla ilgili araştırmalardan elde edil­miş bir kanıt yoktur. Alkolik bir aile ortamında yetişen herkeste depresif has­talık ortaya çıkmaz. Erken dönem yaşantılarıyla yetişkinlik dönemindeki so­runlar arasında olası bağlantıları farketmek sıklıkla mümkündür. Fakat bu, yaşamın erken dönemindeki deneyimlerin yetişkinlik sorunlarının nedeni ol­duğu anlamına gelmez. Daha önemlisi, erken dönem travmalarını ve ka­yıplarını araştırmak klinik depresyonu düzeltmez.

Alice’in depresif atağı okuldaki ilk yılın geri kalan döneminde ve ikinci yılın ilk yarısında giderek azaldı. Doğal entellektüel meraklılığı ve öğrenme isteği geri geldi. Duygudurumu düzeldi ve kendine olan güveni arttı. Erkeklerle çık­maya başladı ve bazı erkeklerin kendisinden etkilendiğini biraz şaşırarak keş­fetti. Bu, onun benlik algısını destekledi.

Alice’in depresyonunu düzelmesine hangi etmenlerin neden olduğunu açıkça söylemek olası değildir. Muhtemelen, düzelmesinde terapi bir rol oy­namıştır. Fakat depresyonun sadece kendi sürecini tamamlamış olması da olasıdır.

Alice üniversiteden iyi notlarla mezun oldu. İngilizce yüksek lisansına bö­lümünde devam etti. Üniversitenin son 2 yılında ve yüksek lisansta dep­resyon belirtileri ona sorun yaratmadı. Yüksek lisansı bitirince, bir yüksek li­sans okul öğretmeni olarak iş buldu. Başlangıçta, arkadaşlarının kullandığı eğitim yöntemleri hakkında oldukça eleştireldi. Bu eleştiriler ve öneriler ko­nusunda başarıya ulaşamadı ve amirleri ve arkadaşları ona kendi işine bak­masını salık verdiler. Savunucu bir tepki gösterdi ve onların da hata yap­makta olduğunu belirtti. Arkadaşlarıyla olan ilişkisi giderek gerginleşti. Öğrencilerine karşı tahammülsüzleşmeye başladı. Ayrıca onların başarılı ol­maları konusunda kendini çok fazla sorumlu hissetmeye başladı. Nasıl bir öğ­retmen olduğuyla ilgili duyguları öğrencilerinin başarı derecesine bağlı olarak Alice üniversiteden iyi notlarla mezun oldu. İngilizce yüksek lisansına bö­lümünde devam etti. Üniversitenin son 2 yılında ve yüksek lisansta dep­resyon belirtileri ona sorun yaratmadı. Yüksek lisansı bitirince, bir yüksek li­sans okul öğretmeni olarak iş buldu. Başlangıçta, arkadaşlarının kullandığı eğitim yöntemleri hakkında oldukça eleştireldi. Bu eleştiriler ve öneriler ko­nusunda başarıya ulaşamadı ve amirleri ve arkadaşları ona kendi işine bak­masını salık verdiler. Savunucu bir tepki gösterdi ve onların da hata yap­makta olduğunu belirtti. Arkadaşlarıyla olan ilişkisi giderek gerginleşti. Öğrencilerine karşı tahammülsüzleşmeye başladı. Ayrıca onların başarılı ol­maları konusunda kendini çok fazla sorumlu hissetmeye başladı. Nasıl bir öğ­retmen olduğuyla ilgili duyguları öğrencilerinin başarı derecesine bağlı olarak yükselip düşüyordu. Bir öğretmen olarak kendi becerisini sorgulamaya baş­ladı. Öğretmeyle ilgili motivasyonu giderek azaldı ve onun öğretmenliğiyle il­gili değerlendirmeler artan bir şekilde eleştirel olmaya başladı. Mem­nuniyetsizliği tırmandıkça, doğru mesleği seçip seçmediğini düşünmeye başladı.

Alice bu okulda, daha sonra evleneceği, Roger adında bir adamla ta­nışmıştı. Hem Alice, hem de kocası akıllı kişiler oldukları ve birlikte olmaktan gerçekten keyif alıp değer verdikleri halde, ilişkinin ilk birkaç yılında pek çok tartışmaları oldu. Roger’in yaptığı ya da yapmayı unuttuğu ufacık şeyler Alice’i sinirlendiriyordu. Kocasına bunları ifade etti. Hassas ve suçluluk duymaya yat­kın bir kişi olduğu için Roger, neyin yanlış olduğunu anlamakta zorluk çekti. O da karısını terslemeye başladı.
Alice, eşine, işinde iyi gitmeyen şeylerden yakınmaya başladı. Ya­şamında neyin yanlış olduğuyla ilgili uğraşısı giderek artıyordu. İşte ve evde yapması gerekenlerden bunaldığından yakınıyor ve eşinin kendisine daha fazla yardımcı olmasını istiyordu. Roger bir süre sonra yaptığı hiçbir şeyin ye­terince iyi olmadığını hissetmeye başladı. Roger, eşinin yaşamın ne kadar zor olduğuyla ilgili sızlanmalarından gücenmeye başlamıştı. Onun görebildiği ka­darıyla kadının yaşamı oldukça iyiydi. Eşine iyi bir okul bölgesinde çalıştığını, maaşının iyi olduğunu ve bütün yaz izinli olduğunu hatırlattı. Ortada bu­nalacak ne vardı? İşinden bu kadar nefret ediyorsa ve çok stresli olduğunu düşünüyorsa, o zaman neden istifa edip başka bir şey yapmıyordu? Ayrıca onun eve yorgun gelip çok erkenden yatmasından da bıktığını söyledi. Sosyal yaşamları çok azalmış, cinsel yaşamları ise gerçekte hiç kalmamıştı.

Ne Alice, ne eşi, ne de iş arkadaşları onun depresif hastalık geçirmekte olabileceğini düşündüler. Gerçi bir süre sonra, kendisinin sadece kötü bir insan olduğunu düşünmeye başladı. Arkadaşça ve cana yakın görünebilmek için çok uğraşmaya başladı fakat bu kısa süreli yakınlaşması ve giderek artan sinirliliği yol almasını engelliyordu. Kocası sonunda cadaloz bir kadınla evlendiği so­nucuna vardı. İş arkadaşları Alice’in burnu büyük ve çok bilmiş biri olduğuna karar verdiler.

Distimi sinsi bir sorundur. Hastalığı çeken kişi ve çevresindekiler, bu ki­şinin duygudurumunun ve davranışlarının bir hastalıktan etkilenmiş ola­bileceğini nadiren farkederler. Distiminin kendisini nasıl ortaya koyduğunu gözden geçirelim.

Distimi Belirtileri

Strese Dayanamama Distimi strese karşı olan tahammülünüzü azaltır. Normal stresler ve gerginlikler karşısında bile kendinizi bunalmış hissedersiniz. Günün sonunda kendinizi dövülmüş gibi hissedersiniz. Kendinizi, sürekli çevrenizdekilerin size yeterince yardımcı olmadıklarından yakınırken bulursunuz. Kendinizi sıklıkla huzursuz, telâşlı ve büyük çoğunluğu kendiniz tarafından ha­zırlanmış bir “yapılacak işler” listesini tamamlamak için bir zorlama içinde his­sedersiniz. Aile bireyleri size, neden bu kadar yorgun olduğunuzu ya da ya­kındığınızı anlamadıklarını söyleyebilirler. Size zor bir yaşamınız olmadığını ve sahip olduklarınız için şükretmeniz gerektiğini söyleyebilirler. Eşiniz kendi üze­rine düşen sorumlulukları yürüttüğünü hisseder. Sizin suçlamalarınıza karşı gi­derek sinirlenmeye başlar. Siz ise incinmiş, kızgın veya utanç duygulan için-desinizdir.

Bağımlılık Gereksiniminde Artış Distimik hastalar yaygın olarak sevgi ya da onaylanma konusunda güvence alma ya da bunların ortaya konmasına ge­reksinim duyarlar. Sizin duygusal gereksinimlerinize mükemmel derecede du­yarlı olacak ve yanıt verecek birinin olmasını istersiniz. Depresyonlu kişiler sıklıkla diğer insanlarla ilgili hayal kırıklığı yaşarlar ve gerçekten güvenebilecekleri hiç kimse olmadığını hissederler. Bu gücenmeyi doğurur. Aynı zamanda bu kadar başkaları muhtaç ve zayıf oldukları için de utanç içindedirler. Bazı açı­lardan kendilerini bir bebek gibi hissederler. Distimik hastalar sıklıkla utanç ya da suçluluk ile güceniklik arasında kalırlar. Onların gereksinimlerine duyarlı ola­cak birine karşı duyulan özlem, bazen, bir ilişkiye aslında pek uygun olmayan birine karşı çok yoğun ve tutkulu bir bağlanmaya yol açabilir. Siz kendiniz de bir ilişkiye uygun olmayabilirsiniz, örneğin evli ve çocuk sahibi olabilirsiniz.

Sık karşılaşılan senaryo şöyledir: Distimik olan bir eş, duygusal olarak yakın olma konusunda gerçek anlamda kısıtlılığı olan kocasının, yeteri kadar sıcak ve sevgi dolu olmadığından yakınır. Kocası asla hiçbir şeyin kadına yet­meyeceği duygusuna kapılır. Bu durumda kırgınlık gelişir ve uzaklaşmaya baş­lar, buna bağlı olarak da karısının yakınmaları artar. Koca sorunu tartışmaya kalkarsa, karısının bakış açısını anlamak onun için zor olacaktır. Kişisel sal­dırılar, her iki tarafın da, karşıdakini kendi duygularını anlamamak ve takdir etmemekle suçladığı bir yoğunluğa kadar ulaşır.

Çocuklara, Eşe, Aileye ve Arkadaşlara Karşı Sıcaklığın ve Sevgi Duygularının Kaybı Çocuğu olan birisiyseniz bunları hissetmek çok zorlayıcıdır. Onlarla ilgilenmek istemediğinizi hissedebilirsiniz. Çocuklarınızın ihtiyacı olan bir ana-baba olamadığınızı, bu yüzden de çocuk sahibi olmanın bir hata olduğunu dü­şünebilirsiniz. Ateş yüksekliği nasıl zatürrenin bir belirtisi ise bu da distiminin belirtisidir, bunu kavrayamazsanız o zaman boşu boşuna suçluluk ve utanç duygularına kapılırsanız. Bu sizin kişiliğinizin ya da insanlara verdiğiniz de­ğerin doğru bir yansıması değildir.

Her Şeyden Uzaklaşmak İsteme Kendinizi bunalmış ve suçlu hissediyorsanız ve sıcak duygularınızı yitirdiğiniz için utanç içindeyseniz, o zaman kendinizi uzak­lara gitme ya da ailenizi terketme hayalleri kurarken bulabilirsiniz. Bunalmış durumdaysanız işinizden istifa etmek ya da meslek değiştirmek de isteyebilirsiniz. Aklınıza böyle şeyler geldiği için kendinizden çok utanabilirsiniz ama bu düşünceler de distimide yaygın görülen belirtilerdendir.

Eleştirilmeye Karşı Duvarlı Olma ya da Reddedici Tutum Kimse eleştirilmeyi sev­mez ama siz bundan dolayı aşırı derecede üzülüp kırılabilirsiniz. Başkaları bir hata yaptığınızı keşfederlerse berbat şekilde mahcup olursunuz. Onay alma ve farkedilmek için kıvranabilirsiniz. Birisi size kızdığında otomatik olarak kendinizi bir hata yapmış gibi hissedersiniz. Reddedilmenin her türü sizi yı­kıma uğratır.

Kaygı ve Saplantılı Endişe Herhangi birisi tarafından eleştirilmiş ya reddedilmiş olmasanız bile bunların yakında olacağıyla ilgili kaygılar taşırsınız. Bir sorunla karşılaştığınız da en kötü olasılığın başınıza geleceğinden korkarsınız. Bazıları sürekli üzerlerinde dolaşan bir felâket olduğu hissiyle yaşadıklarını söylerler. Vereceğiniz kararın yanlış olacağından korktuğunuz için bir karar vermek size zor gelir.

Her Şeyi Ciddiye Almak Eğlenememek. Pek Çökkün Olmadığınız Halde, Genel Olarak Kendini Sıkıntılı, Doyumsuz ve Aksi Hissetmek Vefalı ve güvenilir birisi olarak ta­nınabilirsiniz. Sorumluluklarınız size ağır gelebilir. Sakince oturmakta, gev­şemekte ya da durup gülleri koklamakta zorluk çekebilirsiniz. Yapmanız ge­rekenleri yaparsınız ancak yaşam size donuk, tekdüze ve eğlencesiz gelebilir. Gün içinde kendinizi sürüklemeye çalışırsınız, özellikle de sabahları. Kendinizi sıklıkla huzursuz, telâşlı ve büyük çoğunluğu kendiniz tarafından hazırlanmış bir “yapılacak işler” listesini tamamlamak için bir zorlama içinde his­sedersiniz. İşler sizin istediğiniz şekilde ya da sizin saptadığınız zaman çer­çevesinde hallolmazsa kolayca canınız sıkılır ve üzülürsünüz. Başkaları sizi katı ve kontrol edici olmakla suçlar. Size gevşemenizi söylerler, onlara göre sizi rahatsız eden şey çok da büyütülecek bir şey değildir. Bir parçanız bunu bilir, fakat bir parçanız da onların çok tembel ve rehavet içinde olduklarını hisseder.

Ölüm ve Ölme Konusunda Tekrarlayıcı Düşünceler Distimisi olan birisi bu tür dü­şünce uğraşlarını sıklıkla felsefi düşünceler diye nitelendirip bertaraf eder. Hatta başkalarının görmezden geldiği böyle bir gerçekle yüzleşmeyi be-cerebildiği için kendisiyle belli derecede gurur duyarlar. Yine de bunlar belirtidir. Distimik kişiler distimik olmayanlara göre önemli derecede daha fazla zamanı ölümü tartıp biçerek geçirir.

Hayatın Yaşamaya Değer Olmadığı Düşünceleri Gerçekten kendi yaşamına son vermeyi düşünme ya da planlama noktasına gelmeyen bir distimik hasta bun­ları belirti olarak görmeyebilir. Bunları üzüntü verici yaşam olaylarına karşı ortaya çıkan tepkiler olarak değerlendirebilir. Sorun şudur, duygudurum bozukluğu olmayan pek çok kişi de olağanüstü zor zamanlar geçirebilir ancak bu düşünceler akıllarına hiç gelmez.

Tedbirli Olma Eğilimi Meslekle ilgili hedeflere yönelik çalışmayı sürdürmede ya da karşı cinsle ilişki kurmakta zorlandığınızı farkedebilirsiniz. Şansınızı de­nemekten kaçınırsınız.

Eleştirel, Yakınmacı, Sabiniz, Alaya, Alıngan ya da Sinirli Olma Eğilimi Bunlar duygudurum bozukluklarının en anlaşılması güç belirtileri arasındadır ve aslında hemen her zaman karakter özelliği olarak yanlış değerlendirilir. Çok iğneleyici fakat komik bir espri anlayışınız olabilir. Size karşı yapılmış olan acı verici olayları, hataları ve yanlışları kafanızdan atmakta zorluk yaşayabilirsiniz. Bu eğilim, eski incinmeler sürekli gündeme getirilmeye başlandığı için, evlilik sorunlarına yol açar. Eşiniz, kendisinin yıllar önce yaptığı hatalarla ilgili şaşırtıcı bir belleğiniz olduğuna dikkatinizi çeker.

Distimi Nedir Distimi Depresyon adlı konuya yorum yapmak ister misin? Etiketler

*

*

Yorum yapmak ister misin?

Acilservis.pro - Hakaret, imla kurallarına uymayan ve konu ile alakasız yorumlar kesinlikle onaylanmayacaktır.