CİLT HASTALIKLARI, CİLDİN YAPISI

Yazar:   Tarih:   Kategori: Alternatif Tıp 

Konuya öncelikle cilt bakımımız ve cilt sağlığımızın korunması yaklaşımıyla bakmak gerekiyor.Bu anlamda cildimizin yapısının tanınması önem kazanıyor ve yine sloganımız “güzellik sağlıktan geçer”…Cildimizin Sağlığını Maksimum Koruyalım başlığı altında ayrıntılara bakınız lütfen…
         Bunun en büyük sebebi , uzun yıllardır bu bitkinin nemlendirici etkisinin ve taşıyıcı özelliğinin biliniyor olmasıdır.Bu nedenlerle yıllardır kozmetik sanayiinde kullanılmaktadır;estetiysenler,derin dokulara ulaştırmak istedikleri aktif maddeleri .Bu açılardan değerlendirildiğinde,değişik cilt hastalıklarında kullanımında üzerinde durulması gereken noktalar şunlardır;
        1- Pek çok cilt hastalığın temelinde diğer sistemlerden kaynaklanan patolojiler yer almaktadır.Dolayısı ile bu tür hasalıklarda sadece bölgesel uygulamalar yeterli olmamakta ,hastalığın oluşumuna neden olan faktörlerle de mücadele kaçınılmaz olmaktadır.Dolayısı ile bölgesel uygulamanın yanında , sistemik uygulamalarda da bulunulması gerekmektedir.Sistemik etkileri göz önünde alındığında , cilt hastalığı bulunan kişilerin ağız yoluyla .
       2- Cildimiz epitel hücrelerinden oluşmaktadır.bu yapıda yer alan mikroskopik kanallar ise dış ortam ile iç ortam arsında bağlantı sağlamaktadır.Kanalcıklar aracılığı ile cilt altı dokularına iletilmesi optimum faydanın temini için büyük önem taşımaktadır.bu sebeple , özellikle mikropartikül spreyleme özellikle önerilmektedir.spreylemeyi takiben krem şeklinde uygulanması hem etkinin daha güçlü ve daha kısa zamanda oluşmasını sağlamakta, hem de kullanılan krem miktarını azaltmaktadır.
       3- Cildimizin bir diğer önemli hastalık grubunu da alerjik hastalıklar oluşturmaktadır.Alerjiye neden olan ve organizma tarafından salgılanan “histamin” adındaki madde üzerinde etkisinin bulunduğu bilim çevrelerince bilinmektedir.Ek olarak arı poleninin kullanımı ile de bu tür alerjik hastalıklarda olumlu sonuçlar elde edilebilmektedir.
       4- Sedef (psoriasis),ekzema gibi bazı cilt hastalıklarının oluşumunda , sentetik özellikler gösteren maddelerin  cilt ile temasının önem taşıdığı ,bu temasın kesilmesi ile bu tip hastalıklarda gerileme olduğu bilinen bir gerçektir.Bu sebeple ,bu tür hastalıkları bulunan kişilerin günlük hijyen ve temizliklerinde doğal nitelikli ürünleri kullanmaları,sentetik özellik gösteren maddelerden uzak durmaları önerilmektedir.Bu kapsamda sabun ,şampuan,saç kremi,ve banyo jeli en önemli faktörlerdir.Aynı şekilde hastaların çamaşırlarının yıkanmasında kullanılan deterjanın da doğal nitelikli bir ürün olması önerilmektedir.
       5- Yapılan çalışmalar , enfeksiyonla birlikte seyreden cilt hastalıklarında, ilave olarak , arı propolisinin kullanılmasının faydalı olacağı sonucunu ortaya koymaktadır.Bu kapsamda , hem lokal hem de sistemik propolis uygulaması faydalı sonuçlar verebilmektedir.
       6- Peeling  anlamında da olumlu etkileri gözlenebilmektedir.Bu tür ajanların jeli ile birlikte kullanımı sayesinde , dokuda yumuşama meydana gelmekte,sonuçta sorunsuz bir Peeling uygulaması gerçekleşebilmektedir.
       7- Stress gibi psikolojik bozukluklara bağlı olarak ortaya çıkan cilt hastalıklarında ise elde edilen bitkisel çayların kullanımının yararlı olduğu belirtilmekte ve önerilmektedir.
       8- Diğer cilt lezyonlarında bir diğer etkisi de skar dokusu oluşumuna engel olmasıdır.Her hangi bir sebeple deri deri bütünlüğünün bozulması ve yaralanma durumlarında , bazal hücreler 24-48 saat içerisinde travmaya uğrayan bölgenin epidermis tabakasına göç etmekte ve geçici bir “örtü” oluşturarak yaralı bölgeyi örtmektedirler.Bundan sonraki aşamada ise , bu bölgeyi dış etkenlere karşı korumak amacı ile keratenize bir doku oluşumu (skar dokusu) başlamaktadır.Bazal hücrelerin bölgelere göç etmesi ile birlikte yeni epidermisin oluşumunu tetiklemekte ve çok kısa sürede hücrelerin proliferasyonu ile yaralı bölgenin kapanmasını sağlamaktadır.Dolayısı ile skar dokunun oluşumu için gereken süre içerisinde normal epidermal yapı oluşmaktadır.Sistemik ve lokal uygulamalar önem taşımaktadır.
       9- Güneş yanıkları ise koruyucu etkisi bulunmaktadır.Ancak bu koruma , diğer güneş kremleri gibi ,deri ile ultraviyole ışını arasında bir bariyer ya da koruyucu tabaka oluşmak şeklinde değildir.Güneş yanıkları, ultraviyole ışınlarının direkt etkisi ile oluşmakta,eğer cilt kuru ise çok daha kısa zamanda çok daha şiddetli yanıklarla karşımıza çıkmaktadır.İleri derece nemlendirici özelliği bulunması sebebi ile ,cildin kurumasına engel olmakta ,böylece güneş yanıklarına karşı cildi korumaktadır.
       Chicago ve Detroit’te (University of Chicago Hospital , Wayne State University-Detroit) John P. Heggers Ph.D. ve Martin C. Robson MD tarafından gerçekleştirilen çalışmalarda ,içeren kremlerin termal yanıklarda kullanımı ile ,yanığın etkisinin ortadan kalktığı ve hasarlı derinin tekrar canlılık kazandığı gözlenmiştir.Dr. Heggers tarafından hazırlanan raporda,yanığa bağlı oluşan hasarın uniform olmadığı,hasarlı dokunun orta kesiminde ısının daha yüksek olmasına bağlı daha fazla zarar oluştuğu,bu bölgedeki proteinlerin kaogülasyonu ile deri dokusunun öldüğü,yaralı bölgenin merkezinden kenarlara doğru gidildikçe,hasarın azaldığı ancak 24-48saat içerisinde uygun bir yöntem kullanılarak tedavi gerçekleştirilmezse ,burada da deri dokusunun öleceği ve bu bölgeye prostaglandinler ile trombaksanların göç edeceği belirtilmektedir.Raporun sonuç bölümünde ise trombaksan oluşumuna engel olduğu ve doku iyileşmesini hızlandırdığından söz edilmektedir. 
    ÇALIŞMA RAPORU ÖZETİ:
      Sedef hastalığında kullanımı ile ilgili yapılan bir çalışmanın özeti aşağıda yer almaktadır;
      Bir çift kör ,plasebo kontrollü çalışmanın amacı ,Psoriasis Vulgaris hastalarının tedavisinde hidrofilik krem formunun klinik etkinlikve toleransının tespitine yöneliktir.60 adet (36 erkek/24 bayan;ortalama 25,6)hafif ve orta düzeyde kronik plak tip psoriasis’i bulunan ve PASI ( Psoriasis Area and Severity Index) değeri 4,8 ile 16,7(ortalama 9,3)olan hastalar rastlantısal yöntemle iki paralel gruba ayrıldı.Hastaların,hastalık öyküleri ortalama 8,5 yıl idi(1-21 yıl).Hastalar,kremlerini,evlerinde haftanın beş günü ,günde 3 kez,lezyonların üstünü kapatmamak şartıyla kendileri uyguladılar.Maksimum aktif tedavi süresi 4 hafta oldu.Hastalar,haftada bir kez kontrole alındılar ve lezyonlarında belirgin küçülme,eritemde azalma ile sonuçlanan deskuamasyon,infiltrasyon ve PASI değerinde azalma görülen hastalar iyileşmiş olarak değerlendirildi.Tedavi tüm hastalar tarafından iyi tolere edildi ,ilaca bağlı hiçbir olumsuz belirti gözlenmesi ve tedaviyi bırakan hasta olmadı.Çalışmanın sonucunda kullanan 30 hastadan 25 ‘inde iyileşme gözlendi(% 83,3).
 GİRİŞ:
Psoriasis ,çok yaygın,enfeksiyöz olmayan,enflamatuar,iyi tanımlanmış,gümüş beyazı renkte eritömatöz plaklarla karakterize , çıkarılmaya çalışıldığında kanamaya meyilli(Auspitz bulgusu) bir cilt hastalığıdır.Hastalık tüm kütanöz dokuları tutabileceği gibi ,sıkılırsa diz ve dirsek ekstensör yüzleri ,kafa ve sakral bölgede görülür.Hastalığın oluşumu ;travma,Köbner fenomeni,stres ve genetik predispozisyona bağlı olabilir.Kadın ve erkeklerde eşit oranda görülmekle birlikte,beyaz ırkta daha yaygındır.En sık görüldüğü yaş grubu ise, 5-25 yaşları arasıdır.
Psoriasis’in etkin ve başarılı bir tedavi yöntemi bulunmamaktadır.Uygulanan tedaviler hem tam başarılı olmamakta hem de sıklıkla yan etkiler oluşmaktadır.Lokal ya da sistemik uygulanan tedaviler arasında ,coal tar,anthralin,calcipotriol,kortikosteroidler,foto-kemoterapi(Puva,uzun dalga boyundaki UV uygulaması),retinoidler,methotraksat ve hidroksiüre,siklosporin gibi diğer sitostatik ajanlar sayılabilir. 
HASTALAR VE METOTLAR:
Seçilen 60 hastada teşhis,biyopsi ve klinik olarak karakteristik gümüş beyazı eritömatöz psöriatik plakların tespiti ile konmuştur.Testten önce , tüm hastalar rutin laboratuar analizlerinden (hematoloji,kan sayımı,idrar analizi,gebelik testi,kronik plak sayıları ve demografik özellikleri) geçirildiler.Testten önce ve sonra tüm hastalardaki birer lezyondan %1 Lidokain anestezisini takiben 6 mm ‘lik biyopsi örnekleri alındı ve hemotoksilen eozin ile boyandı.Son üç ay içerisinde sistemik steroid,sitotoksikler,beta bloker kullananlar ile ,ültraviyole ışınlaması uygulanan hastalar,epilepsi,farklı tipte psoriasis’i bulunanlar,hamile ve emzikli anneler çalışma kapsamı dışında tutuldular.
Hastaların test süresince suda yıkandığı zaman temizlenebilen pomat kullanmalarına izin verildi.Ekstresi,daha önce yapılan benzer çalışmalardaki şekilde hazırlandı ve mineral yağı ile hintyağının taşıyıcı olarak kullanıldığı hidrofilik krem içerisinde ağırlık olarak % 0,5 oranında ilave edildi.Karşılık gelen plasebo kremine.Preparatlar bir haftalık kullanım için hazırlandı ve hastalara nasıl uygulanacağı (lezyonların üstüne örtmeden ve gün ışığına çıkartmadan) anlatıldı.Çalışma 4 haftalık aktif tedavi ile sınırlandırıldı.İlk 16 hafta içerisinde hastalar haftalık kontrollerden geçirildiler,daha sonra,8 ay süreyle ayda bir kontrole alındılar.
SONUÇLAR:
Hastalar,genel anlamda uygulamayı iyi tolere ettiler ve çalışmayı yarıda bırakan hasta olmadı.Hastaların tamamı etkinlik çalışması için uygun konumlarını korudular.Tüm hastalar 4 hafta süren aktif tedavi planı içine alındılar.Bu süre içerisinde,eritemde gerileme ile devam eden deskuamasyonda belirgin azalma psöriatik lezyonların tamamen rezolüsyonu ya da gözle görülür gerileme olması ile sonuçlanan infiltrasyon bulguları kaydedildi.Teste alınmadan önceki hastalık süresi ortalama 8,5 yıl idi(1-21 yıl).4 haftalık aktif tedavinin sonunda , 27/60 (%45) hasta (18E / 9K ) ile psöriatik plakların %46.7 ‘sinde (356/762 ) iyileşme gözlendi.PASI değerindeki ortalama düşüş ise 9,3 ‘ten 2,2 ‘ye gerileme şeklinde gözlendi.
Yapılan uygulamada elde edilen başarı (25/30 , %83.3) , plasebo uygulamasından (2/30 , %6.6)çok daha iyiydi.Aktif gruptaki kronik plak iyileşme oranı da çok daha üstündü (328/396 , %82.8’e karşılık 28/366,%7.7).Tam kan sayımı idrar analizinin de dahil olduğu periyodik laboratuar test sonuçları normal limitler içinde kaldı.İyileşme gözlenen lezyonların patolojik incelenmesinde,epidermal akantosis,parakeratosis,papiller damar incelmesi ve enflamatuar infiltrasyonda azalma olduğu gözlendi.4 haftalık süre içerisinde , 60 denek 100’er gr’lık 245 tüp kullandılar.Hiçbir hastada ilaca bağlı lokal ya da sistemik bir yan etki gözlenmedi,hipersensitivite ya da dermatit olgusuna rastlanmadı. 
TARTIŞMA:

Bu çalışmanın en önemli sonuçlarından birisi ,Psoriasis Vulgaris tanısı alan hastalarda ekstresinin %0,5 ‘lik kreminin psöriatik plakların gerilemesine ve hastaların iyileşmesine neden olduğunun tespit edilmiş olmasıdır.Hastalarda hiçbir olumsuz etki ya da yan etki gözlenmemiştir.Test süresinde denekler normal yaşantılarını sürdürmüşlerdir.

Psoriasis tedavisi ile ilgili yapılan bir başka çalışma (Lebwohl ve arkadaşları, 1995), hastaların %70’inin tedavide tropikal uygulamayı tercih ettiklerini göstermiştir.Bununla birlikte , günümüzde yaygın olarak uygulanan tedavi yöntemleri supresif  etki göstermekte,hastanın genel durumunu etkilemektedir.Bu yöntemler arasında en sık kullanılanlar; Cyclosporin,calcipotriol,retinoids,dithranol,ve coal tar’dır.Cyclosporin,nötral bir siklik peptid özelliği göstermektedir ve hücrede immün cevabın baskılanması üzerinde etkilidir.Epidermal hücreler üzerindeki bu etkisi ile psoriasis hastalarında kullanılmaktadır.Ellis ve arkadaşlarının 1995’te yaptıkları bir çalışma , 4 ay boyunca3 mg/kg günlük doz Cyclosporin uygulamasının % 57 vakada psöriatik plakları gerilettiğini veya tamamen geçirdiğini ortaya koymuştuk.Ancak , psoriasis üzerinde bu kadar etkili olan Cyclosporin uygulamasının özellikle böbrek fonksiyonları üzerindeki olumsuz etkileri ,yüksek tansiyon ve nefrotoksisite yan etkilerinin bulunduğu da unutulmamalıdır(Koo 1995).
Calcitrol preparatları da hücre proliferasyonunu ve epidermisteki başklaşımları yavaşlatmaktadır.Smith ve arkadaşlarının 19988 yılında 17 denek üzerinde 6 hafta süren çalışmaları ve Perez ve arkadaşlarının 1995 yılındaki 4 çocuk üzerinde 8 haftalık uygulamaları , psoriasis vakalarında Calcitrol’un etkinliğini ortaya koymuştur,ancak bu madde de hiperkalsinüri ve hiperkalsemi yapma özelliklerini taşımaktadır.
Calcipotriol , calcitriol’ün bir sentetik analoğudur,ancak hiperkansinüri ya da hiperkalsemi riski bulunmamaktadır.Kragballe,1989 yılında,50 hasta da tropikal Calcipotriol uygulaması ile % 88 başarı elde etmiştir.Ancak 5 hastada fasial dermatit yan etkisi olmuş ve 4 vaka tedaviyi terk etmiştir.1994 yılında ise,Mozzanica,20 hasta üzerinde 6 hafta süreyle tropikal calcipotriol uygulamış ve % 85 ( 17/20 ) başarı elde etmiştir.2 vakada lokal yan etki gözlenmiştir.
Retinoid ise , A vitamininin bir derivesidir.Genellikle,kalın,hiperkeratotik psoriasis lezyonlarında kullanılmaktadır.Retinoid’e bağlı yan etkiler ise ;teratojenik özellik,pruritus,ciltte,dudaklarda ve vajende genel kuruluk ve kan lipitlerinde yükselmedir.
Dithranol (Anthranil ) , granülosit fonksiyonlarını ve DNA replikasyonunu inhibe etmektedir.İrritan bir madde olan Dithranol , normal deriyi boyama özelliği göstermektedir ve uygulaması tıbbi kontrol altında yapılmalıdır.Psoriasis’in topikal tedavisinde kullanılan bu yöntemler ile , bu çalışmada kullanılan yöntem karşılaştırıldığında ,4 hafta da başarılı sonuçlara ulaşılmasını sağladığı ve hiçbir yan etki oluşturmadığı sonuçları elde edilmektedir.
Psoriasis hastalığı,dermisteki keratinositlerin hiperproferasyonu sonucu oluşmaktadır.Yağ içermeyen bir madde olup, deri ve daha derin dokular tarafından absorbe edilebilmektedir.Yapısında ,antialerjik,antipruritik ,yara iyileştirici,antienflamatuar özellik gösteren aminoasitler bulunmaktadır.Bu çalışmanın sonuçları ekstresinin kapatıcı özellik göstermesi,deriyi nemlendirmesi ve yanı zamanda,epidermiste plak oluşumunu sağlayan hücrelerin proliferasyonunun inhibe edilmesi şeklinde etki yaptığı fikrini ortaya çıkartmaktadır.
Bu kapsamda muhtelif cilt hastalıkları ve tanımlamaları şu şekilde özetlenebilir;
HASTALIK
TANIMLAMA
AKANTOSİS
Deriyi oluşturan Epidermis tabakasının kalınlığının normalden daha fazla olması.hücre sayısının artması ya da hücrelerin normalden daha büyük yapıda olması durumudur.
AKNE
İltihapla karakterli folliküller.
AKNE VULGARİS
Yağ bezelerinin büyümesi hastalığıdır.Yağ bezeleri buluğa kadar çok az salgı yaparlar.Kadınlarda menopoz dönemine girince , erkeklerde biraz daha ileri yaşlarda azalmaya başlar.
ALBİNİZM
Deri ,saç ve gözlerde pigment eksikliği ile ortaya çıkan konjenital bir hastalıktır.Melanin pigmentinin oluşundaki metabolik bozukluğa bağlı olarak gelişir.
ALOPESİ
Saç dökülmesi durumudur.Kalıtsal olabileceği gibi ,sonradan da gelişebilir.Saçlı derinin tamamında olabileceği gibi daha lokalize yerleşimlide olabilir.Bazen saçlı deri dışında ,vücutta kıl dökülmesi ile de karşımıza çıkabilir.
BEHÇET HASTALIĞI
Gözde iridosiklit,genital ülserasyon ve ağızda aft ile karakterli bir hastalık.
CÜZZAM
Bkz. Lepra
EKZEMA
Sebebi tam olarak bilinmeyen bir cilt hastalığıdır.Ciltte yara oluşumu ile kendisini belli eder.
ERIZIPEL
Ağrı,yanma ve ateşle karakterize ,derinin beta hemolitik streptokok enfeksiyonudur.Genellikle burun ve yanak bölgesine yerleşir.
ERYTHEMA NODOSUM
Sebebi tam olarak bilinmemektedir.Bazı enfeksiyonlara bağlı olarak gelişir.İlaç hassasiyeti sonucu da oluşabilir.Lösemi ya da Ülseratif kolit sonrası da görülebilir.Bacakların ön yüzünde kırmızı nodüllerle karakterizedir.Birkaç hafta içerisinde kendiliğinden kaybolurlar.Kadınlarda erkeklere oranla daha sık görülür.
FRENGİ
Bkz. Sifiliz
HEPRES SİMPLEKS
Virütik bir enfeksiyon söz konusudur.enfeksiyonun  iyileşmesi sonrası kişi taşıyıcı konumuna gelir.
HERPES ZOSTER
Virütik bir enfeksiyondur.İlk bulgular ağrı ve duyu bozukluğudur.Genellikle göğüs sinirlerinin tutulumu görülür.
LEPRA
Daha çok deri ve sinir sistemi tutan,nadiren göz,testis gibi organlara da yerleşebilen kronik bir enfeksiyon hastalığıdır.Kaş ve kirpiklerde dökülme ile kendisini gösterir.
LICHEN PLANUS
Simetrik dağılım gösteren ve genellikle el bilekleri,kalçalar,penis ve bacaklarda görülen bir hastalıktır.Asabi kişilerde yaygındır.T hücre aktivitesi alerjik kökenli olabileceğini düşündürmektedir.
LUPUS ERİTAMATODES DİSSEMİNATUS
Eklemleri ve deriyi tutar.Yorgunluk,iştahsızlık,düzensiz ateş yükselmeleri,adale ağrıları ile başlar.Yüz derisinde kelebek kanatlarını andırır görünüm vardır.
PSORİASİS
Sebebi bilinmeyen,nükslerle seyreden,ömür boyu süren bir cilt hastalığıdır.Genellikle bir stress olayıyla başlar.Üzeri sert kırmızı ya da beyaz yaralar şeklinde ortaya çıkar.En sık dirsek ve dizde görülmekle birlikte vücudun her yerinde yerleşebilir.
SEDEF HASTALIĞI
Psoriasis
SİFİLİZ
Cinsel ilişki ile bulaşan bir hastalıktır.Gebe kadından çocuğuna da enfeksiyon geçişi olur.
YILANCIK              
Erizipel
ZONA
Herpes Zoster

CİLT HASTALIKLARI, CİLDİN YAPISI adlı konuya yorum yapmak ister misin? Etiketler

*

*

Yorum yapmak ister misin?

Acilservis.pro - Hakaret, imla kurallarına uymayan ve konu ile alakasız yorumlar kesinlikle onaylanmayacaktır.